Rahmetli Kazım Ağabey, anneannemin kuzeni, işinin başındayken, Atatürk teftişe geliyor. Yanılmıyorsam ilkbahar ayları. Fabrika henüz temellerinden yeni yükselmeye başlamış, Atatürk çalışmalardan çok memnun, inşaatı geziyorlar, her şey yolunda. Atatürk dönüyor Kazım Ağabeye “Çocuk, bu fabrika ne zaman çalışır?” diyor. “Paşam ilk mahsulü işleriz” diyor Kazım Ağabey. Atatürk yanındakilere dönüp “Bu çocuk delidir” diyor. Kazım Ağabey kız kardeşi Rabia Abla (Adakan) ile birlikte bizim eve yaptıkları bir ziyaret esnasında bu hikayeyi anneme anlatmıştı. “Gülerciğim” dedi anneme “Ben Paşaya sözümü vermiştim, ama tabancamı da hazırlamıştım” dedi. Kazım Ağabey, kız kardeşi Rabia Abla ile birlikte kalktılar, ellerini öptük, yolcu ettik. Anneme bazı aile fotoğrafları getirmişti. Herkes gittikten sonra annem bize döndü, “Bu Kazım var ya bu, gerçekten delidir” dedi. “Eğer o fabrika ilk ürünü işleyememiş olsaydı, bizim Kazım gitmişti.” Kazım Ağabey o fabrikayı yetiştiremeseydi intihar etmişti.
Dış ilişkilerden bahsediyorduk. Atatürk’ün dış ilişkilerde önem verdiği en mühim hususlardan biri eşitliktir. Eşitlik olmazsa olmaz bir kriter. Sonra, Atatürk Birleşmiş Milletler’e, o zamanki adıyla Cemiyet-i Akvam’a girmemizde büyük fayda olduğu kanaatinde. Ama davet edilirsek. “Türkiye müracaat etsin, memnuniyetle” diyorlar. “Hayır” diyor
Reklam
Ne zaman onu özlesem, bakıyorum fotoğraflarına. Eminim hâlâ huzurla dans ediyor oralarda...
Kendine fotoğraflar ve anılar toplamalısın. Beni özlersen, bu fotoğraflarda dolaşıyor olacağım.
Dedenle biraz daha dans edeceğim. Sonra belki başka fotoğrafları dolaşırız.
Bir iktisadi hedef tespit etmek lazım, fakat Türkiye'de sermaye yok, zengin yok. Atatürk iki yol takip edilmesi gerektiğini söylüyor. İlki, kendi başına bir teşebbüste bulunabilen hemen bulunsun, kendisini destekleyelim; fakat bir de şahsi müteşebbislerin yapamayacağı işler var, halka ağır yük getiren. Bu ağır yük getiren iş kollarının
Reklam
“Anlatarak öğretilmez aslında; kendine bir ağaç bulup, her gün çıkmalısın ona.”