annebülbül

60'larda 70'lerde arabesk vardı 90'larda 2000'lerde ise başörtüsü. Bunların hepsi bu memleketin modernleşmesine belki de aslında bir türlü modern olamamasına verilen tepkilerdi.
Sayfa 198Kitabı okudu
Reklam
Muhafazakarlık mı Rönesans mı
Dede efendi dinlemek, lokum sevmek, bayramda anneannesinin mezarına gitmek bir muhafazakarlık mıdır ? Espresso yerine Türk kahvesi içmek muhafazakarlık mıdır ? Çayı fincan yerine ince belli bardakta tercih etmek muhafazakarlık mıdır ? Bunlar ne kadar muhafazakarlıksa Tanpınar'da o kadar muhafazakardır. Bunlar ne kadar muhafazakarlıksa memlekette muhafazakar diye bilinenlerin çoğu da o kadar muhafazakardır. Eğer böyle bakarsak Batı dünyanın En muhafazakar toplumudur çünkü Batı bunların hepsini yapıyor. İnsanları muhafazakar gösteren kültürel bir takım öğeleri taşımaları sürdürmeleri ise Batı gerçekten muhafazakardır. İtalyan pizza yiyince köylü olmuyor ama biz lahmacun yiyince kırsal oluyoruz! Rakı muhafazakarlık, şarap modernlik! Şaka gibi!!
Sayfa 121Kitabı okudu
Hafızadan tarihe,tarihten hafızaya
Sanırım bizde hala Osmanlıca bilmek gericilik işareti. Laikliğe uygun düşmüyor. Osmanlıca öğrenirsek ertesi gün 5 vakit namaza başlayacağımız düşünülüyor herhalde. Bilinç nasıl formatlanmışsa Osmanlıca görünce akla hemen İslam geliyor. Hafızanın aslında ne kadar politik bir şey olduğu meselesi. Buradan olgun bir zihniyetin çıkması pek mümkün değildir zaten öyle de olmuştur.
Sayfa 107Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hafızadan tarihe, tarihten hafızaya
Tarih hep bugün de yazılır belki de Hititlerin Friglerin Urartuların altının çizilmesi yeni ulus devletin Türk eşittir İslam söylemine karşı kendini savunmasıdır laikleşme çabası açısından İslam öncesi bir tarihe ihtiyaç vardır elbette ulusal eğitim de bu tarih yazımının bireysel hafızaya taşınması için bir araçtır tarih yazımı ulusal zorunlu eğitimle bireysel hafızaya dönüşür resmi tarih hafıza üzerinden bireyselleşir tarihin yeniden yazılması bireysel düzlemde hafızanın formatlanmasıdır tarih yazımı işin Makro yönü hafıza işin mikro yönüdür
Sayfa 104Kitabı okudu
Batı modern olabilmek için kendiyle geçmişiyle nasıl bir ilişki kurabildiyse biz de o şekilde modern olabiliriz dolayısıyla modernleşmek ve modern olmak batıcılık ve batılılık bunlar kesinlikle aynı şey değil İstanbul'da tanzimatı meşrutiyeti Cumhuriyeti yaşamış Ender markalardan biri Hacı Bekir Paris'te ise yüzlerce var vatanın kendisi batıcı değil bizim algılama tarzımızla burada bir paradoks yok mu?
Reklam
Modernizm meselesi
Bir paradoksla başlayalım. Batida bir modernlik inşa oluyor. Nedir bu? Aydınlanmadır, Rönesans'tur, Reformdur. Ulus devlettir, Cumhuriyettir. Bin yedi yüz seksen dokuzdur. Kentleşmedir. Sınıftır. Kadındır. Modernliğin olmazsa olmazlarıdır bütün bunlar. Bu anlamda Bati'nın son üç-dört yüzyılda geçirdiği dönüşümleri indirgeyeceğiniz bir
Zihniyet Nedir?
Zihniyet, idealizm artı materyalizmdir bir anlamda. Bir yandan derinliği olan bir kavramdır, diğer yandan da çok somuttur. Zihniyet "idea" nın "hayat" haline gelmiş halidir. Zihniyet tipkı praxis gibi teorik olanla pratik olan arasındaki bağlantıyı kuran bir kavram. Düşüncenin, fikrin hayatla ilişkisini kuruyor sanki. Fikirler, zihniyet üzerinden eyleme dönüşüyorlar. Hayat oluyorlar. Sadece bu değil. Zihniyet aynı zamanda toplumla birey arasındaki ilişkiyi de kurabiliyor. Çünkü zihniyetler hep bir zamanda ve mekânda oluşuyorlar. Zihniyet tam bir mücadele alanı. Toplumun bireyi ele geçirdiği, bireyin topluma isyan ettiği bir zemin. Zihniyet bu anlamlarıyla tam da sosyolojinin asl nesnesi. Weber'in "sosyolojinin nesnesi bilinçli insan eylemidir" sozünün Türkçesi bu olsa gerek. Zihniyet teori-pratik ile toplum-birey çapraz eksenlerinin cakışma noktası.
Sosyoloji mi zihniyet hermeneutiği mi?
Türkiye bir ulus-devlet olmaktan çok bir devlet- ulus'tur örneğin. Yani bizim gibi ülkelerde toplumsal olanın içinde ütopyanın, kurgunun payı çok önemlidir. Bu nedenle modernleşme ülkelerinde olgu-değer ayrımı yapabilmek batıdan daha zordur. Bu noktadan bakıldığında bizim gibi ülkelerde bir toplumsal çözümleme ile bir edebi metin arasında, bir felsefi manifesto ile parti programı arasında sanıldığından, çok daha az fark vardır. Bizde edebi metnin, yani kurgusal olanın sosyolojik statüsü bilimsel olanın hiç de gerisinde değildir
Önsöz yerine Niyet
Sözünü ettiğim Tanpınar derslerinin birinde Beş Şehir'i okuyan bir öğrencim bana aynen şöyle demişti: "Ne kadar da muhafazakar bir adam bu hocam.Sürekli Süleymaniye'den, Mimar Sinan'dan, Dede Efendi'den, Itri'den söz ediyor." İşte, tam o anda kafamda bir Şimşek çakmıştı. "İşte." dedim kendi kendime bizi Tanpınar okumaya tenezzül ettirmeyen, tenezzül etsek bile onu anlamamıza engel olan tam da bu.Biz hep Tanpınar'ın neden söz ettiğine odaklandık ama sözünü ettiği şeye hangi tavırla yaklaştığını hep göz ardı ettik.
Önsöz yerine Niyet kelimesi kullanılmış.
Nedense son yıllarda Fransızların dünya literatürüne armağan ettikleri "problematize" etmek ifadesini ben "dert edinmek" diye çevirir oldum, tesadüf olduğunu sanmıyorum. Bir konu üzerinde yoğunlaşmak bir şekilde onunla kişisel de olabilecek bir ilişki kurmayı da içeriyor.Dert edinmeden bu yoğunlaşma pek sahici olamıyor. Başka bir çalışmamda bunu "ontolojikleştirme" diye adlandırmıştım.Bence dert edilmede onun akrabası.
Reklam
Filiz belki de bu kadar güzel olmasaydı dini hassasiyetle- rimden ödün vermez dini öğrenip öğretmek adna da olsa ona yaklaşmazdım. Saçları bu kadar gür ve alımlı olmasaydı ona hicab ayetinden bahsederken garip bir haz duymazdım. Onun zengin, sarışın ve güzel olması o yıllar bilinçaltıma kazinan "sermayenin birleştirilmesi" fikrini katileştiriyordu. Filize sahip olmak demek zenginliği, statüyü İslam potasında eriterek yeni bir müessese kuruyormuşçasına heyecanlanmak demekti. Dindar oldukları için fakir ve cahil olarak nitelendirilmiş atalarımın intikamını almak demekti. Kendine güveni tam olan bir kadının islami açıdan olgunlaştırılması demek dindar kadının kamusal alana inmesi demekti. Filiz'e çarşaf giydirmek ona din adına tahakküm etmek demekti. Yeni hayatını dini bilen biri ile yani benim dediğim şekilde şekillendirecek olması demek bir nevi ben ne dersem onu yapacak demekti. Kamusal alanda Öteki, evde beriki olan Filiz geleneksel dini anlayış içinse daima müdahaleye açık olan olacakti. Tüm bunları sonradan anladım Insanun hapishanede düşünmek ve sosyolojik tespitlerde bulunmak íçin bol vakti oluyor.
Insan illa ki bir görüşü birlemek, bütünlemek, yüceltmek eğilimindedir. Bu fitri eğilim eğer ki insan elinden çıkmiş bir ideolojivi beslerse diğerine haksızlık etmek olağan hale geIiverir. Bu yüzden insan elinin üzerinde duran bir ele bağlanmak, o ipe sarılmak, birliği hakkı olana avdet etmek tek yoldur.Bu yüzden daima içten içe rabbine bağlı , Rabbini her ideolojinin üzerinde tutan bir kul olmaya çalıştım. Bu yüzden daima içten içe rabbine bağlı, rabbini her ideolojinin üzerinde tutan bir kul olmaya çalıştım.
Şu an la' kısmına bastırarak ve kelime-i tevhid ile kelime-i şehadet arasında koşturarak bağıra bağıra can vermek isterdim. Allah'im elli yaşıma kadar disiplinli ve düzgün bir Müslüman olarak yaşayamadm. Haklısın. Her zamanki gibi. Sinemin özünü bilirsin. Ama son bir yildır Resulullah efendimizin gönül iklimine yaslanıyor ve seherlerde sana yaklaşabilmek adına uyumuyorum. Bu son bir yılımı tüm ömrüme yayarsan ve ihlâsla yapmış olduğum tövbeleri kabul edersen ben de belki son nefesimi "ey iman edenler, Allah'a karsı, O'nun azamet-i ilahiyesine göre takva üzere olun ve ancak Müslümanlar olarak can verin," emrini yerine getirmiş bir kul olarak verebilirim. Bir ömür bu son nefes için hazırlanan insanlar var. Omür boyunca "son nefes" tandanslı yaşayan insanlar arasına beni de kabul et. Elli yılımı siviler. Son bir yılımı elli yılıma örtüver. Beni affet. Ben ölüyorum. Öldüğüme inanamayarak ölüyorum. Inanmayarak ölmüyorum ama.
"Temiz bir sayfa açmak ve o sayfayı seninle birlikte yeniden yazmak istiyorum." Dedi. Kabul ettim. O sayfaya birkaç güzel kelam yazdık. Ben uç kısmlarına kenar süsleri yapmaya çalıştıkça Iskender sayfada origami denemeleri yaptı. Daha sonra o "a4" kâğıt "c4" tipi patlayicıya dönüşüp ellerimde infilak etti. O yanmış ellerden hala merhamet umar Iskender. Ağır aksak yürüyen bir evlilik bizimkisi.. Yavaş başlayıp hzlandığımz, dingin başlayıp heyecanla devam ettirdiğimiz bir delilik. Bu normal olrmavan bir durumdur. Genelde insanlar evliliğe hizlı bir giriş yapıp gelişme içinde boğulurlar. Ya da bir delilikle karar verip heyecanla yürüdükleri bu volda refüjlere çarpa çarpa yavaşlarlar. Ama biz gün geçtikçe daha da heyecanlanıyoruz.
Güneş
Tuhaf şey ölürken güneşle konuşmak... Yatay duran geveze bir günebakana dönüşüyorum.
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.