Deniz Feneri'nde durum farklıydı. Dehanı bütün gücüyle ilk kez orada, kompozisyon ve görüş açısı arasındaki ince dengede, her bir cümlenin son derece güzel kuruluşunda hissettim. Çekememezliğe rağmen senin tam bir sanatçı olduğunu ve ne yaparsam yapayım seninle yarışamayacağımı biliyordum. Bir kez daha bizim öykümüzü anlatmıştın, ama bu kez biyografi ile sanat arasındaki farkı gözetecek biçimde yapmıştın. Annem ile babamı soluğumu kesen bir doğrulukla anlatmıştın. Belirli niteliklerin üzerinde durarak sanki onları canlı olduğu kadar bir ilk örnek gibi, gerçek olduğu kadar öğretici bir biçimde sunmanı sağlayan doğrudan bir anlatımla okuyucuya aktarmıştın. Onları anıların tuzağına düşmekten kurtarmış ve insan yaşamının daha derin meselelerinin üzerinde düşünmek için kullanmıştın. Bütün bunları öylesine berrak ve dokunaklı bir düzyazı anlatımıyla yapmıştın ki, ben senin yeteneğine hayran olmaktan başka yapacak şey bulamıyordum. Daha fazlasını da yapmıştın. Bakış açının genişliği sayesinde, zamanı yayıp tekrar kısaltarak zamanın geçişi yerine etkisini göstermekle sanatına yeni olasılıklar sunmuştun. Ben kendi yapıtlarımın önünde senin sanatındakilere benzer engeller ve fırsatlar görmeye başlamıştım. Sen öyle önemli bir şey başarmıştın ki bu ikimizin de ilerlemesini sağlamıştı.
Sayfa 80 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Neyse ki bunun istisnaları da vardı, çoğunlukla sessizce acı çektiğin ve tüm engellere karşın içindeki sevgi ve iyiliğin birleşik güçleri beni etkilemeyi başardıkları zamanlar da vardı mesela. Bu gerçekten de çok az oluyordu, ama oldukları zamanlar ise muhteşemdi. Mesela seni sıcak yaz öğlenleri dükkânda, dirseklerini tezgâha dayamış, bitkin bir şekilde başını sallarken gördüğümde ya da pazar günler yaz sıcağında soluk soluğa koşarak eve geldiğinde ya da bir keresinde annem çok ağır hastalandığında ve seni gözyaşları içinde titreyip sırtını kitap rafına verdiğini gördüğümde, son kez hasta olduğumda ve senin sessizce Ottla'nın odasına gelip bana baktığında ve dalgın bir şekilde bana elini kaldırıp selam verdiğinde... Böylesi zamanlarda arkama yaslanır, mutluluktan ağlardım ve bu satırları yazarken yine ağlıyorum.
Reklam
"Teslim mi oluyorsun?"diye sordu. "Teslim oluyorum"diye fısıldadım Elimdeki silahı havaya kaldırdığımda gözleri silaha kaydı,yutkundu. Silahın soğuk namlusunu kalbimin üzerine yasladığımda gözümden damlayan yaşlar yok oldu. "Ama annem gibi teslim oluyorum " Kalbim sanki son kez attı ve Azrail bana cesaret verdi,annem bana cesaret verdi. Ben de tetiğe bastım.
Sayfa 260 - Helin AktanKitabı okudu
Son
Çok uzun zamandan beri ilk kez annemi düşündüm. Bir ömrün sonunda niçin yeni baştan “nişanlandığım”, niçin yeniden başlama oyununu oynadığını anlar gibi oldum. Orada, hayatların sönmekte olduğu o bakımevinin etrafında da akşam, hüzünlü bir huzur âm gibiydi. Ölüme o kadar yakınken annem, orada kendini her şeyden azade ve her şeyi yeniden yaşamaya hazır hissetmiş olmalıydı. Hiç kimsenin onun arkasından ağlamaya hakkı yoktu. Ve ben de, kendimi her şeyi yeniden yaşamaya hazır hissettim. Sanki bu büyük öfke içimdeki kötülükleri söküp atmış, ümitleri boşaltmış gibi, bir takım işaretler ve yıldızlarla dolu bu gecenin karşısmda, içimi ilk defa olarak dünyanın tatlı kayıtsızlığına açıyordum. Onun bana bu kadar benzediğini, adeta bir kardeş gibi olduğunu hissedince, eskiden mutlu olduğumu, hatta şimdi de mutlu olmaya devam ettiğimi anladım. Her şeyin tamam olması ve kendimi daha az yalnız hissedebilmem için, idam günümde çok seyirci bulunmasmdan ve bunlann beni hınç dolu haykırışlarla karşılamalarından başka isteyecek bir şeyim kalmamıştı.
Babam Hastanede Bir gün babam, diğerleri gibi bir hasta olmak için hastaneye gitmek istedi. Belki de gerçekten hastaydı ya da artik cesareti kalmamış ve her şeyden bıkmıştı. Annem babamin gitmesini istemiyordu. Ona evde kalmasını, kendisinin onu tedavi edeceğini ve banyo yaptıracağını söyledi. Babam tereddüt etti, bir ayağı dışarıdaydı, üzgün bir hali vardı ama yine de gitti. Onu hala hatırlıyorum, Paix Caddesi'nin sonunda giden, o deri kiyafetli yaşlı adamı. Hastanede, özel odada kalmak istemedi. Bütün hastalar, doktorun yanında yatıyor olmaktan dolayı gurur ve mutluluk duyuvor, özellikle de onları güldürmek için bir sürü saçmalık yapmasını seviyorlardı. Babam portakallarla top oynuyor, hatta hastalara bile nişan aliyordu. Büyükannemle birlikte hastaneye babamı görmeye gittiğimizde, babam ninemin şapkasını aldi ve kendi kafasina taktı. Belki de, babamın sayesinde, ölmeden önce son bir kez gülen hastalar olmuştur.
Bırak, bırak tüm bunları diyecektim. Kimin konuştuğunun ne önemi var, biri kimin konuştuğunun ne önemi var dedi. Biri kalkıp gidecek, giden ben olacağım, ben olmayacağım o, ben burada olacağım, buradan uzaktayım diyeceğim, ben olmayacağım o, hiçbir şey söylemeyeceğim, bir öykü anlatılacak, biri bir öykü anlatmaya çabalayacak. Evet, yadsımıyorum
Reklam
193 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.