Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
188 syf.
9/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Nazan Arısoy'un kaleme aldığı Sonsuzluğun Hüzünlü Kraliçesi olarak bilinen Virginia Woolf kitabının analiziyle geldim. Tür bakımından Biyografı kitabıdır, dili oldukça açık ve sürükleyicidir.Yani sıkılmadan okuyacağınız türden bir eser diyebilirim.İlk defa bir kitabı okurken bu kadar farklı hissettim.Virginia'nın karmaşık, üzücü
Virginia Woolf
Virginia WoolfNazan Arısoy · Dokuz Yayınları · 2020497 okunma
Efendimiz (s.a.v.) Medine'deki mescitte namaz kıldırıyor...
Muhtemelen akşam namazı... Fatiha'yı okumaya başlıyor ama bitiremiyor... Ağlıyor, ağlıyor... Sonra bitiriyor namazı ve sahâbe soruyor: "Ya Resûlallah! Bugün namazda çok duygulandınız, ne oldu?" Efendimiz (s.a.v.) şöyle diyor: "Aklıma annem geldi. Dedim ki şimdi annem hayatta olsaydı, ben de eve varsaydım, başımı dizlerine koysaydım... "Ey anacığım! Oğlun geldi, deseydim, o da benim saçlarımla oynasaydı..."
Reklam
Bana Dair
Bugün bir kitap alıntısı ya da inceleme değil de kendimce tecrübe ettiğim şeyleri sizinle paylaşmak istiyorum. Hem belki benim gibi olanlara yol gösterir hem de sizlere anlattığım için ben rahatlarım diye düşünüyorum. Ben sevginin çok az olduğu olsa bile çok yanlış ifade edildiği bir ailede büyüdüm. Annem babam hayattalar, canları sağ olsun iyi ki
Annem, sütün bozulmasına yakın sütlaç yapardı. Tencere tencere sütlaç… Acayip mutlu olurdum. Bir gün, ortaokuldaydım, okuldan çıkıp gelmişim, üstümde üniforma var; annem de mutfakta sütlaç kaynatıyor. "Çok değil mi?" dedim tencerede kaynayan süte bakıp. "Bozulacaktı," dedi. Acıyı makul bir şeye çevirmek lazım. Bunu anlamıştım. Acımı dönüştürebileceğim makul bir şeyim yok. Bir yeteneğim olsaydı şayet, acımı kesinlikle dönüştürürdüm. Bir mahalleye yetecek kadar sütlaç kaynatırdım. Ama sanırım benim sütüm çoktan bozuldu. Galiba geç kaldım. Öyle sanıyorum ki bundan sonra yapabileceğim tek şey bu kokuyu gidermeye çalışmak.
Sayfa 97 - Karakarga Yayınevi
Geçen kadınlar gününde yaptığımız çiçek etkinliğini annesi olmadığı için bana vermişti bir kız öğrencim. Halası vardı ona bakan ama o “annem olsaydı sizin gibi kokardı öğretmenim” dedi bana. Anneler gününde ne yapıcam bilmiyorum. Öğretmenlik bazen çok ağır.
Sayıklamalar
Ama ne olurdu Mikasa ellerimi tutaydı. Olmayacak bir düş. Bari pandam olsaydı. Yerlerde yuvarlansaydı. Ya da bir filim olsaydı. Hortumunu belime dolasaydı. Beni uzaya fırlatsaydı. Annem gelip hepimizi evden kovsaydı. Ama ne olurdu Mikasam da olsaydı. Beni alıp kaçsaydı. Pandam da bizimle gelseydi.
Reklam
Paramız olacağına birbirlerini çok seven mutlu bir annem babam olsaydı nasıl bir yaşamım olurdu diye düşündüm.
Sayfa 246 - Can, 13. BaskıKitabı okudu
"kazanmak için kaybetmek zorundasın. " Annem Bu fikre çok inanırdı. İnsanlar hep bedelini ödemeden kazanç elde etmeye çalışırdı. Bu resmen hırsızlıktı. Eğer sen kazandıysan, demek ki bir yerlerde başkası da kaybetmişti. Mutluluk bile başkalarının talihsizliği üzerine kuruluydu. Annem genelde böyle konuşur, bunu evrenin kanunlarından sayardı.
Rüya
Rüyamda az önce annemlerle beraber bir sevinç kucaklaşması yaşadım bu sene ölmeyecekmişim ya da ölmeyecekmişim diye 🥲🥲🥲 meğerse herkes öleceğimi biliyormuş 🥲 Kabullenmiş üzüntüyle bende anne bu sene olmuyorum ya da ölmüyücem diye sarılarak kucaklaştık annem hüngür hüngür sevinçle ağlıyordu... Ve bu arada da benim sağ elimde yeni farkettim bunu sanki bu yaşlar aralığında hayat çizgisinde bir tane adacık ama sanki bir kaç yıla tekabuk edecek boyutta uzunluktaki bir adacık ben onu sadece kırılma sanıyordum 🥲 hem kırılma hemde adacıkmış aynı zamanda 🥲 burada foto paylaşma imkanı olsaydı gösterirdim.
17/04/2024 ,Bende aynı şeyi yaşıyorum belki bir ihtimal sever diye derslerimi yüksek tutuyorum sonra bilmem gözüne girmek için herseyi yapıyorum ama o beni sadece sinirlenince veya içtiği zamanki dövecegi veya üstüme bağırdığı biriyim ben bilerek yüzüme vurmaz benim biliyormusunuz insanlar anlamasın diye ben kaç kere polise gittim belki bir ihtimal inanırlar diye ama o gelip beni alıp daha çok dövüyor abimde öyle sıkılır gelip döver ama diğer kardeşlerime melek ikiside annemdesen o hiç umrunda değilim ben hastalanınca kimse yanımda yok veya ben sevilmediğimi için kimse beni sevmiyordur ama ben yine de babamı sevmiştim herseye rağmen sevmiştim ama artık o sevgi yok anneme veya abime karsi da yok bu bir kiskanclik degil muhtaclik da degil ama ben hep kendimi sucladim be annem bana hamileyken sirf beni dusurmek icin elinden geleni yapmis ama benim yerime ikizimi oldurmus belki iyi bir ailem olsaydi o suan yanimda olabilirdi bunun tum suclusu babam aptal olduğumu ciddi ciddi artık çok net anlıyorum üzgünüm..
Yiğit...

Yiğit...

@vefanyokmusevgilim
·
17 Nisan 20:33
...Y...
Ben bu gün anladım babamın beni sevmediğini yaptığı onca şeye rağmen belki içinde birazda olsa sevgi vardır dedim hep, hep küçük bi çocuk gibi sevilmediğim yerde bulunmaya çalıştım. Ben ne kadar yaklaşmaya çalışsam o uzaklaştı o sevsin diye ders çalıştım öğretmenlerim ona mesaj yazdı hiç umrunda olmadı belkide seviyodur ama belli edemiyodur dedim her vurduğunda canım acımazdı benim ama anneme her vurduğunda nefretim arttı benim canım acırdı annemin o güzel tenine her zarar geldiğinde benim canım acırdı bi de o zararı veren babam olduğu zaman dayanamazdım. Bu gün görüşüne gittim babamın. Bana hiç bişey demedi söylediği tek şey "sen kimsin" oldu. "Ben Yiğit dedim sevmediğin oğlun baba" dedim. O ise dönüp sadece şunu söyledi "Benim Yiğit diye bir oğlum yok" işte o an tüm nefretimin dışa çıktığını hissettim kendimi zor tuttum zorla dışarı çıktım tam 3 yıl, 3 yıl sonra babamı görmeye gittim canım acıya acıya çocukken hissettiğim sevgi orada bitti. Sevginin yerini nefret aldı. Belkide babam o küçük Yiğitle karıştırdı beni küçük Yiğit onu her koşulda severdi ama o asla sevmezdi İşte Yiğitin canı tamda bu gün yandı. Harbiden niye sevmedin beni baba...
Reklam
Güngörmez
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi. Şimdiyse 2006 yazının
Neroli öyküsünden
Annem hiç portakal çiçeği görmemiş. Ne acı... Eğer bir kez görmüş, o mucizevi kokuyu ciğerine cekmiş olsaydı nasıl bir tutku ile sevildiğini anlardı.
Keşke Bir Öpüp Koklasaydım
Babamı kendi çabalarımla, arkadaşlarından, annemden dinleyerek keşfetmek zor bir şey, keşke bir öpüp koklasaydım, bir kokusunu alsaydım. Annem senelerce babamın parkasını giydi, onunla gezdi. Oradan bile tahmin edebiliyorum yani. Çocukken çok utanırdım ben, annemi babamın parkasıyla gördüğümde babam gelmiş gibi olurdu, ona baba diyesim gelirdi sonra baba demek benim için çok yabancı bir şey. Babam öldüğünde ben konuşmayı bilmiyor olduğum için baba kelimesi bana uzak, sonra da utanırdım tabii yani. Bir hayal kuruyorsunuz, hayali bir arkadaşınız var ve onu seslendiriyorsunuz ve herkes duyuyor gibi oluyor o zaman. Utanırdım çok ama böyle bir insanı okuyarak keşfetmek güzel. Çok güzel şeyler yazılıyor, yakışıklı bir adam, dağ gibi bir adam, nefis fotoğrafları var. Keşke bizim ikimizin de bir fotoğrafı olsaydı, o yok ama keşke o da olabilseydi.
Alaz ErdostKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.