İlk, terzihanedeki kızlar keşfetti onun ölü olduğunu, aa sen bir ölüsün, diyorlardı, kimileri de sen sahiden ölü müsün, diye soruyordu. Hepsine gülümseyerek karşılık veriyordu. Hangi anlama çekerlerse... Bir defasında, ben kim, ölü olmak kim, demişti. Nasıl yani, dediler. O da, ölü olmak işin en sonunda ulaşılabilecek bir evredir, bense daha başında bile değilim, diye karşılık verdi.
"Karışık biriyim, demişti kız ona, beni zor anlarsın sen, belki de anlamazsın, çünkü ne bileyim ben, bakarsın herkesin eğlendiği yerde bana sıkıntı basar, gözyaşımı saklamak için ne yapacağımı bilemem, bazen da herkes ağlarken, inanmıyorsun değil mi, kendimi tutamam, gülmeye başlarım, her şey iç içe gelişir bende."
Reklam
İnsan kendinin tanrısı olabilir miydi? Böyle bir fikir mümkün müydü? Böyle bir şey mümkünse, büyüklerden birinin değindiği gibi O'nun özdeşi olmak ve ona ayna olmak da mümkün olurdu. Ama bu mümkün müydü? O hem kendi kendisi olup hem de kendine ayna olabilir miydi? Eğer kendinden kaçabilirse, bunu mümkün kılabilirse, kendine ayna olmayı da başarabilirdi.
O sıralar ben kendim miyim, değil miyim, sorusunu tartışıyordu kafasında. Diyordu ki, ben kendimsem, benim benden ayrılmam, benim benden kaçmam mümkün olmamalı: ama ben kendim değilsem, ben kendimden kaçıp kurtulabilirim.
… — Bazı şeylerin öğretilmesi için görüşmeye gerek yok. Bu da onlardan biri işte. — Nasıl yani? — Ölüler bazen öyle olur, birbirlerini görmeden iletişim kurabilirler. — Ama sen.. anne.. ve o da..
Unutulmuş birçok şey vardı ağlamasını gerektiren.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.