Manastırımız uçsuz bucaksız bir dağda. Dağın adını koymamışlar her nedense. Adı olmayan bir yerde yaşamak. Adı olmayan birini ölesiye sevmek. Ne zamandır buradayım ben; bilmiyorum. O ne zamandır burada; bilinmiyor. Kimse asla dışarı çıkmıyor zaten. Kimse gelmiyor, kimse haber getirmiyor. Sabahları su ve yiyecek bırakılıyor. Kapının önüne kim yaklaşıyor sessizce?
Konuşmanın terbiyesizlik sayıldığı bir sığınaktayız. Düşünmek ve düşlemek hepimize serbest. Uyumaktan korkuyoruz ama belli etmiyoruz. Uyursak bir daha uyanamayacağız sanki. Nöbetleşe kısa dinlenmelere çekiliyoruz tedirgin. Kuşlar farkındalar, biz neden buradayız. Gün boyu üstümüzde öterek dolanıyorlar. Lisanlarını öğrenebilsek anlayacağız kuşkunun sınırlarını. Ancak, gücümüz yetmiyor işte doğaya. Telafisi imkansız olanın meczup askerleriyiz. Bilmekten kaçınarak matematiği anlamaya çalışmak. Galiba bu tuhaflık, bizim kaderimiz.
Tek zevki para biriktirmekti, çünkü bir köylünün istifçilik alışkanlığına sahipti ve yaşlandığında düşkünler evine gönderilmekten ölesiye korkuyordu. Sadakayla yaşamak onu öldürürdü.
Sayfa 31 - Aperatif kitap 7.basım Çeviren:Derya ÖztürkKitabı okudu