Resulullah (sav) bir hasır üzerinde uyumuştu. Uykudan kalktı, hasır vücudunda iz yapmıştı. Bunun üzerine: -Ya Resulullah, sizin için bir yatak temin etsek olmaz mı, dediler. -Benim dünya ile ne işim var. Ben dünyada, bir ağaç altında gölgelenip de sonra onu bırakıp giden bir yolcu gibiyim, buyurdu.
Sayfa 452 - Diyanet İşleri Başkanlığı 8. Baskı
"ırkçılık gibi bir şey mi?" "Hayır. Daha basit bir sebebi var ki, onlardan korkuyoruz." "Kurt dünyasında da Voldemortlar var demek. İsmi anılmaması gereken şahıslar, öyle mi?" "Voldemort seni üzmüş olmalı." "Hiç sorma," dedi Ada başını sallayarak.
Reklam
Bu devir, diye başladı; sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Rusya’nın ormanları tüketiliyor. Bakımsızlıktan yurdumuz çöle dönüyor. Kalmıklara hazırlıyorlar. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: ‘Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?’ Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor Rusya’da. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor...
Sayfa 113Kitabı okudu
[••“Kurumuş bir deve dikenine benziyor ruhunuz, rüzgârların sürüklediği bir deve dikeni... Yapraklarınız dağılmış, çiçekleriniz dökülmüş, meyveniz yok. Bir ağaç iskeleti ruhunuz. Bulmaktan korkarak arıyorsunuz. Neyi? Akmayan bir çeşmeye benziyor ruhunuz. Hoyrat eller musluğunu bile sökmüşler. Kitabesi? Kitabesi silinmiş. Kanatları yok ruhunuzun. Galiba kanatsız doğmuş. Yeis kadar şifasız, kutuplar gibi.. hayır kutuplara benzer tarafınız yok. Sadece hastasınız. Birçok insanlar gibi, insanlık gibi hastasınız. Hayat atılış demek, ileriye, yeniye, maceraya... Zindanınızın kapıları açık, ama siz hasır bir iskemle kadar o zindanın eşyasından olmuşsunuz. Ve sırtınızda taşıyorsunuz zindanınızı. Yalnız sesiniz, yalnız kelime. Uzaklardan gelen ve kime ait olduğu bilinmeyen bir ses. Ve bozuk bir plaktan dökülen kelimeler. Hep aynı. Ve gömülmesi unutulmuş bir cenaze kadar sıkıcısınız bazen. Susuzluğu arttıran ve ağızda buruk... hayır sadece acı sadece kekremsi bir tat bırakan deniz suyu gibi bir şey.“••]
Sayfa 181 - İletişim Yayınları
Ülkenin ormanları tüketiliyor.
"Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Ülkenin ormanları tüketiliyor. Bakımsızlıktan yurdumuz çöle dönüyor. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor..."
İnsana kötülük bakımından Müslüman kardeşini hakir görmesi yeter Tirmizi, Birr,18
Reklam
1,000 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.