Zaman değişiyor gibi.. Anlayabiliyor aslında ölümün herkesi öldürmediğini. Bir mezarlığın içinde insan hayatın manasını daha iyi kavrıyor. Tezat gibi duruyor hayatı ölümle anlamak ama her şey zıttı varsa var değil mi? Hayat ölüm var oldukça anlamlı. Ölümü kavrayamadıktan sonra hayat bir çileden başka hiçbir şey ifade etmiyor insana.
Sayfa 38 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Mustafa Bey önümde ben ardında çalışmaların yapıldığı yere doğru yürüdük. Caminin sağ tarafından hemen iç içe geçmiş mezarların arasından arka tarafa doğru ilerledik. Yan yana, koyun koyuna, sırt sırta yatmış insanlar. Analar, babalar, çocuklar. Paşalar, memurlar, şairler, işçiler... Hepsi burada işte; hepsinin sermayesi bir adam boyu toprak... Kim olduğuna bakmadan, ne iş yaptığına bakmadan, parası, malı, mülkü, şöhreti, itibarı hiçbiri olmadan yatan insanlar... Kim bilir hayattayken nelere sahiptiler ve kim bilir ne planlar yaparken ansızın geldi ölüm meleği kapılarına? Yaşına bakmadan, işine bakamdan aldı getirdi buraya.
Sayfa 28 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
➤Ve anladım. Bazı ölülerin ölmediğini. Ölümün herkesi öldüremediğini anladım. Bedenin ölmesinin ölüm demek olmadığını ve ölümün bazı insanları öldüremediğin. ➤Dirilerden alamadığım dersi ölülerden talim ettim. ➤Zira biliyordu ki hak haktı ve dine göre değişmezdi. Kalpler bilen ancak Allah'tı. ➤Anladım. Anladım Allah'ım. Ve anladım bu sultanlık kavgası bir manasız kavga imiş. Kıymeti yok imiş mülke sultan olmanın.
Nesil YayınlarıKitabı okuyor
ZAMAN BİR GERGEF. İlmek değil, ömür geçirir tellerine. Nerede doğduğunu, kimden doğduğunu ve kimden olduğunu seçtirmez sana. Mecburen doğar ve mecburen yaşarsın. Yürür gibi yaşamak, hangi yoldan gitsen de aynı yere varırsın. Yolun aynı olmasa da sonun aynıdır herkesle. Ve bu yola kimi bir kâşanede kimi bir viranede başlayıverir.
Sayfa 19 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Ölü gibi yaşamışım
Şimdiye kadar hep aklımla yaşadım ben. Aklımla bildim, aklımla öğrendim. Hislerime güvenmedim hiç, onlarla yaşamadım. Çok yanılmışım. Ben ve benim gibi olanlar bu dünyanın sırrını anlayamayanlarmış. Biz aklımızı gönlümüzün önüne geçirdiğimiz vakitten beri hep yarım ve hep eksik kalmışız. Aklımız boğmuş gönlümüzü, sinemizden gelen sesi lisanımız susturmuş, her hakikati aklımızla biliriz sanmışız. Lakin aklın manasız kaldığı, gücünün yetmediği, hükmünün olmadığı neler varmış. Tek hakikat akıl değilmiş, öğrendim. Akıl bir et parçası, ne edecek de anlamayı bilecek? Oysa gönül varmış. Ve bilmek değil de hissetmekmiş esas olan. Anladım, bildim ki gözüm körmüş evvelden; hiçbir şeyi görememişim, kulaklarım sağırmış; hiçbir sesi işitememişim ve dilim sanki lal olmuş da kekeler gibi sesler düşürmüşüm lisanımdan. Şimdiye kadar bir hayalde yaşamışım. Yalanı gerçek sanmışım. Aldanmışım ve aldatmışım kendimi. Aldatan da ben aldanan da... Gözümün önünde olanları hiç fark etmemişim ve bildiğimi sandıklarımı bile bilmemişim hiç. Bir uykuda gibi yaşamışım, uykuyu yaşamışım, uykuyla yaşamışım. Gördüğüm rüyaları gerçek sanmışım. Allah’ım ne gaflet! Ölü gibi yaşamışım.
Sayfa 16 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Hakikat, gözümüzle gördüğümüz müdür bilmiyorum ama şimdiye kadar hep buna inanarak yaşadım. Gördüysem vardır dedim, gözüm görmüyorsa olamaz. İnancım yok değil. Allah’a hep inandım. Ama bu dünyada yaşamaya alışmak beni esas dertlendiren şey. Gördüğümün ardındaki sırrı gizleyen, hep bu dünyaya alışmış olmamdı. Ama yanılmışım. Hem de çok yanılmışım. İnsanın görmediği, göremediği hakikatler de varmış. Ve hatta hakikat insanın göremediği kadarmış.
Sayfa 15 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.