Aya Sorulan Soru
İstanbul minareleri mahya sanatıyla, İslam Kültürünün en aydınlık ve en renkli geleneğine sahne olduğu gibi, ay ya da güneş tutulmalarında, kötü ruhları kovma amacıyla şerefelerden gökyüzüne, ateş eden insanlara da tanık olmuştur. Bunun nedeni hiç şüpesiz ki, 1577'de, Takiyüddin efendi'nin kurduğu rasathanenin, dönemin şeyhülislamı Ahmet Şemsettin'in uydurduğu rasadın getireceği uğursuzluklarla Padişah III.Murat'ı etkilemesi ve donanmanın top atışlarıyla yerle bir edilmesidir. Osmanlı'nın ilk rasathanesinin 1580'de yıktırılmasından sonra, 1868'de İstiklal Caddesi'nde bir apartmanda kurulan "Rasathane-i Amire"nin de sonu aynı olacaktır. Bu kez Şeyhülislam'ın etkisi yoktur ama, Meclisi kapatıp şeriat kurallarına dönmek isteyen 31 Mart Ayaklanmasının aktörleri baş roldedir. İkinci rasathane, bu kez bağnazlar tarafından tahrip edilecek ve tüm aletleri parçalanacaktır. 31 Mart Ayaklanması'ndan hemen sonra kurulan yeni hükümetin maarif nazırı Emrullah efendi, 21 Temmuz 1909'da Fatih (Gökmen) hoca'yı rasathane müdürü olarak atar ve kurulacak yeni rasathanenin yerini bulmakla görevlendirir. Fatih Hoca, daha evvel yıkılan iki rasathanenin de Beyoğlu tarafında kurulmasından olsa gerek, yeni rasathane'yi İstanbul'un Asya yakasına taşır. İcadiye Tepesi'nde yapılan yeni bina 1911 Yılından itibaren "Kandilli Rasathanesi" adıyla çalısmalarını sürdürmektedir.
Sayfa 105 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 1.BaskıKitabı okuyor
İstanbul'un fethinden sonra batıya ve doğuya pek çok sefer düzenleyen Fatih Sultan Mehmet, buralardan da önemli zaferlerle döner. Yapacağı seferlerden en yakınlarına bile bahsetmeyen büyük hükümdar, "Sırrıma sakalımın bir tek telinin vâkıf olduğunu bilsem, onu yolar, atarım" sözüyle savaşta gizlilik ilkesine olan duyarlılığını dile getirmiştir.
Elma YayıneviKitabı okudu
Reklam
Atının üzerinde ordusuyla şehre giren Fatih Sultan Mehmet, dervişlerden birinin atının yularına yapışmasıyla irkilir. Derviş, "Padişahım! İstanbul'u biz dervişlerin duaları sayesinde aldığını unutma" der. Genç padişah dervişin hâline bakıp hafifçe gülümsedikten sonra, "Doğru söylersin" der, hareket ederken de eliyle kılıcını işaret ederek, "Ama sen de şu kılıcın hakkını unutma!"
Elma YayıneviKitabı okudu
Fatih'in zekası ve ilmi
İstanbul’un fethi sırasında orada bulunan İtalyan ta­rihçi Zorzo Dolfin onun hakkında şöyle yazar: “Sultan Mehmet, çok az gülerdi. Zekâsı, daima bir ça­lışma hâlindeydi. Çok cömertti. Her işte fevkalade atılgan,hatta cüretkârdı. Seçtiği hedeflere erişmek için çok ısrar ederdi. Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa dayanıklıydı. Ke­sin konuşur, kimseden çekinmezdi. Zevk ve sefadan uzak­tı. Türkçe, Yunanca ve Sırpçayı çok iyi konuşurdu. Her gün belirli bir süre boyunca okurdu. Roma tarihi, başka devlet­lerin tarihi, Laerce, Tite-Live, Herodot, Quinte-Curce, Pa­palar, Alman İmparatorları ile Fransa ve Lombardiya kral­larının dönemleri okuduğu tarihi kitaplar arasındaydı. Avrupa’daki bütün devletleri tanırdı. Özellikle İtalya’nın coğrafyasını en ince noktasına kadar bilir ve bir Avrupa haritasını yanından ayırmazdı. Askeri ve coğrafi ilimlerle meşgul olur, araştırmalar, incelemeler yapardı. Tabiiyeti al­tında bulunan ülkelerin âdet ve şartlarını devletin ve böl­genin menfaatlerine kullanma yeteneğine sahipti.”
Atının üzerinde ordusuyla şehre giren Fatih Sultan Mehmet, dervişlerden birinin atının yularına yapışmasıyla irkilir. Derviş, “Padişahım! İstanbul’u biz dervişlerin dua­ları sayesinde aldığını unutma” der. Genç padişah dervişin hâline bakıp hafifçe gülümse-dikten sonra, “Doğru söylersin” der, hareket ederken de eliyle kılıcını işaret ederek, “Ama sen de şu kılıcın hakkı­nı unutma!”
Fatih Sultan Mehmet
“Benim gerçekleştireceğim şeylere, sizin hayalleriniz dahi uzanamaz.”
Reklam
189 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.