Ümit beni bir gün daha aldattı, bak
Yine hicran ile gün bitti, güneş battı gönül. Yazık, ümit seni bir gün daha aldattı gönül... Sözlerini anlamadığı, ama usul usul içine işleyen bu müzik, kâtibi adeta kendine çekti. Daha iyi duyabilmek için yukarı çıktı, Aziz Bey’in odasından içeriye başını uzattı. Yüzünde hayranlık ve hayret vardı, ama kendi müziğinin nağmelerinde kaybolan Aziz Bey farkında bile değildi. Şarkı bitti, Aziz Bey başını kaldırdığında kâtibi karşısında gördü, kırık bir gülümsemeyle baktı. Kâtibin anlamadığını bile bile, “İşte böyle kâtip efendi,” dedi. “Ümit beni bir gün daha aldattı, bak.”
Geç buldum, çabuk kaybettim hicran oldu hayat bana..
Sayfa 72 - Can Yayınları
Reklam
Havaiceydi biraz, ruhu kuşları andırırdı.
Etle tırnağı ayırırcasına acı veren o gidiş olmasaydı, bu aşk, aşk olmayacaktı aslında. Aziz Bey mecnuna döndü, daha çok gençti. Bundan daha büyük bir acı olamayacağını, sokaklarda Maryam’ın adını sayıklarken ölüp gideceğini sanıyordu. Ama bilmiyordu ki vücudun ruha ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.
O doğuştan bir kötülük kutusudur, haindir, zehirlidir, kötülüğü sever. Ortada hiçbir şey yoksa “İçime doğuyor, bugünlerde kötü bir şey olacak,” der. Onun tabiatı kötücüldür. Sağda solda en yanlış konuşan, bire bin katan odur.
Uyuyormuş gibi yaptığı süre boyunca karısını düşündü. Onu evin içinde kaybetmiş, Haliç'e bakan pencerenin önündeki koltukta unutmuştu. İçinden neler geçtiğini hiç merak etmemişti. Akşama doğru kalktığında Vuslat'a yılların acısını çıkaracak güzel sözler söylemeyi tasarladı ama hep dilinin ucunda kaldı.
Sayfa 65 - Can Yayınları
Reklam
Kan döken öfkelerle çıldırtan gamsızlığın, taş gibi ağır acılarla isterik neşelerin, hazin doğumlarla gülünç ölümlerin, zehirli nefretlerle zaaflı aşkların, kedi ile köpeğin, eğri ile doğrunun, ak ile karanın ana baba bir kardeşmişçesine birlikte ve birbirini yiyerek yaşadığı; düz- gün hayatlar cephesindekilerin akıllarına sığmayacak kadar karışık, hayat denen muammanın kısa bir özetini andıran o diğerlerine benzemez sokaklardan geçti. Gitti, döndü, geldi. Birbirlerini tüketerek besleyen, böylece var olanların yaşadığı nokta kadar bir toprak parçası üzerinde kısa sayılabilecek ömrü hızlıca tükendi.
Güneşten ağır ağır gölgeye geçilir gibi, pek de anlamadan akşam olur gibi, ışıklı, neşeli bir yüzden kederlere geçti Aziz Bey. Kederli bir mazisi oldu. Burnu havada, başı dikti hep. Başka türlü yaşamayı beceremediyse de, o gece Haliç'in kirli sularına bakarken anladı ki aslında hep öyle sanmış. Oysa şiddetle yanılmış. Ve yine anladı ki hayatı zaten tümüyle bir yanılgıymış.
"Geçmişin izleri, bugünün kararlarını etkileyen belirleyici bir güce sahiptir."
"İnsan, yalnızca fiziksel varlığıyla değil, ruhuyla da yaşar."
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.