Hepimizin çok büyük bir potansiyelleri ve doğuştan yetenekleri var ama bizi geri çeken şey kendimizden çok kuşku duymamızdır. Bizi geri çeken şey teknik bilgi eksikliğinden ziyade, kendine güven eksikliğidir. Kişisel dehaya en çok değer kaybettiren etkenler aşırı korku ve kendinden şüphedir. İletişim kurma, pazarlık etme, reddedilme korkusunu yenmede ne kadar ustaysanız yaşam o kadar kolaylaşır.
Buna göre, seçkin, zengin bir bireyselliğe sahip olmak ve özellikle zihinselliği yüksek olmak, hiç kuşkusuz ki dünyadaki en büyük yazgıdır; bu yazgı en parlak yazgılardan çok değişik olsa bile, durum aynıdır. Bu yüzden, İsveç'in henüz on dokuz yaşındaki kraliçesi Christine'in, hakkında sadece bir makale ve sözlü anlatımlar aracılığıyla bilgi sahibi olduğu, o sıralar, yirmi yıldan beri büyük bir yalnızlık içinde Hollanda'da yaşayan Descartes hakkında söylediği söz çok bilgeceydi: "Bay Descartes, tüm insanların içinde en mutlusu, ve içinde bulunduğu durum bence kıskanmaya değer görünüyor.
Reklam
Yaptığımız şeylerin haddi zatında güzel ve doğru olması yetmez, onları yapış biçimimiz ve üslubumuz da çok mühimdir. Bu hem şeytanın bize müdahale etmemesi hem de kullara ulaştıracağımız mesajın selameti için hiç ihmal edilmemesi gereken bir kuraldır. O halde bir Müslüman “Ben doğruyu söylerim/yaparım. İnsanlar isterse kabul etmesin. Ben kulların tepkisi ile ilgilenmem, Allah’a vereceğim hesaba bakarım. Kafam rahat. “ deme hakkına sahip değildir. Üslubumuz, iletişim biçimimiz, sectigimiz kelimeler, zamanlama, muhatabımızın algı ve bilgi düzeyi, mesajı iletirken gözettiğimiz önem sıralaması, içinde yaşadığımız toplumun kabulleri ve değer yargıları gibi çok sayıda kıstası sözlerimize ve eylemlerimize tatbik etmek durumundayız. Aksi halde sözlerimizle ve davranışlarımızla vermek istediğimiz mesajın me olması tehlikesi çok büyüktür. Bugün ne yazık ki ilim sahibi birçok insanın yaşadığı ama genellikle farkına varmadığı temel problem tam olarak budur.
Sayfa 110
RAB'DEN KORKUYOR MUYUZ?
Bu bölümün başlığı muhtemelen pek çok Hristiyan'ın üzerinde çok az düşündüğü önemli bir konuyu ortaya koyuyor. Üzerinde ne kadar da az düşünülse, bu (zarar görme pahasına göz ardı ettiğimiz) oldukça önemli bir konudur. Kutsal Kitap'ın Rab korkusu hakkında söyleyeceği çok şey vardır, ancak Hristiyanların büyük bir çoğunluğu bu kavramı
Sayfa 99 - GDKKitabı okudu
“Öcalan’ın arkadaşlık arayışlarında kadim bilgiyi günümüze taşıma telaşı belirir ve burada Gılgamış Destanı’ndan doneler toplar, sorular çıkartır. Gılgamış, Homeros'un İlyada ve Odysseia’sindan bin üç yüz yıl kadar önce yazılmıştır. Destan arkadaşlık, sevgi, gurur ve şerefin, serüven ve ölümün yanında ölümsüzlük isteğine dayanır. Gılgamış
Sayfa 135 - Alfa KitapKitabı okuyor
Bazıları bir kadının kendilerine hakaret edebileceğini düşünecek kadar delirmiştir. Kadına ne ölçüde değer verdikleri, kaç uşağının olduğu, kulaklarının nasıl süslendiği ve sedirinin ne kadar geniş olduğu da önemli mi yoksa? Kadın da aynı şekilde düşüncesiz bir canlıdır, bilgi edinmedikçe ve ziyadesiyle eğitim görmedikçe arzularını kontrol edemeyen, yabani bir varlık olarak kalır.
Reklam
Filozofların tabii ilim diye adlandırılan cisimsel var- lıklarla ilgili burhanlarını içeren ilme gelince, bu ilmin yetersizliği şurasındadır: Burada tanımlar ve kıyasla- rın, onların iddialarına göre verdiği zihnî sonuçlarla dış dünyadaki varlıklar arasındaki uygunluk yakınî değildir. Çünkü bütün bu yargılar zihnî, küllî, umumidirler. Oysa dış
Sayfa 186 - 187Kitabı okuyor
“Hayatta iki değer var ki, paylaşıldıkça artıyor: sevgi ve bilgi. Sevgisini ve bilgisini paylaşan insanlar en büyük zenginliği kavuşan insanlardır. Hayatta mutluluk olumlu düşünceyle başlar, olumlu söylem ve eylemle gelişir, paylaşılan sevgi ve bilgiyle doruğa erişir.”
Evrim sırasında kayda değer bir süre boyunca adaptif bir sorun tekrar tekrar ortaya çıkıyorsa ve bu nedenle bireylerin üreme başarısını etkiliyorsa alan özgüllüğünün olduğu kabul edilir. Çoğu psikolojik mekanizma diğer modüllerden büyük ölçüde bağımsız olan, sadece belli bir bilgi sınıfı üzerinde çalışan zihinsel modüller olarak kavramsallaştırılabilir.
"beğeni, Kant'ın da dediği gibi edinilmiş bir "farklılaştırma" ve "değer biçme" yetisidir; başka deyişle, ayrı bir bilgi olmayan (ya da zorunlu olarak olmayan) bir ayrımlama işlemiyle farklılıklar oluşturmak, belirlemektir... Beğeni, sosyal evrende belli bir yer dolduran bir bireyin başına gelen -öyle ise yararına olan- "benzerleri (ya da "benzemez"leri) duyumsamasını ya da sezmesini olanaklı kılan kılgısal bir ayırma ustalığıdır" (Bourdieu, 1979a: 543).
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.