Recep Talha Ensar

Recep Talha Ensar
@talhaensar_
Millî Türk Talebe Birliği Şanlıurfa İl Başkanı
Makro ve mikro düzeyler arası bağlantıların en iyi şekilde, sistematik olarak akılsal seçim bakış açısı ile açıklanabileceğini ileri süren Amerikalı sosyolog (Walace ve Wolf, 2004: 410) James Coleman (1926-1995) ise tabakalaşma konusundaki belirsizliklerin sosyolojinin öteki bütün alanlarından daha fazla olduğunu belirtir. "Sosyal Tabakaların İncelenmesi İçin Bir Paradigma" (1966) adıyla yayınladığı makalesinde, altı sosyal tabakalaşma "perspektifi"nden söz etmektedir: (1) Saygınlık; (2) Kültür; (3) İlişki; (4) Nüfuz (iktidar/otorite); (5) Demografi; (6) Sosyal-psikoloji.
Reklam
Günümüz toplumlarını incelemek için bir model ileri süren Robert Bierstedt'e (1913-1998) (Bkz. Kemerlioğlu, 1996: 47-48) göre, karmaşık bir toplumdaki "sınıf statüsü"nün belirlenmesi için yedi "ölçütün kullanılması gerekir: "(1) Servet, sermaye veya gelir; (2) aile ve akrabalık; (3) oturma yeri; (4) oturma süresi; (5) meslek; (6) eğitim; ve (7) din." Bierstedt, bu ölçütlerden hiç birinin tek başına toplumsal sınıfı belirlemeye yeterli olmadığını belirtmiştir. Öte yandan, bu ölçütlerin toplumsal sınıfı belirlemedeki ağırlıkları toplumdan topluma ve zamana göre değişiklik gösterebilir.
Sosyal tabakalaşma araştırmalarında genellikle, Weber'in ayırt ettiği üç tabakalaşma boyutu temel nesnel ölçüt çerçevesi olarak kullanılmaktadır. Bunlar saygınlık, iktidar ve ekonomik durum boyutlarıdır.

Reader Follow Recommendations

See All
Sosyal tabakalaşmanın tanımı, içeriği, boyutları, ölçekleri, süreçleri gibi birçok açıdan girişilen kavramsallaştırmaların sonucunda ortaya çıkan kuramsal yapı ne ölçüde sosyal gerçeklikle uyuşmaktadır?
belirli tabakaların yaşam şansları ve tarzları benzerlik gösterdiği gibi, farklı tabakalarınkiler de birbirinden ayrılırlar.
Reklam
Kapitalist toplumun temel yapısal tutumu, 'siyasi' olan ile 'ekonomik' olan arasında bir ayrışmayı kurumsal gücün bir aracı halinde görmesidir. Dolayısıyla bir sistemde devlet ve ekonomi arasında her zaman belirli bir gerilim olacaktır; ekonomik ve siyasal alanın "ayrışması" aynı zamanda karşılıklı bağımlılık anlamına da gelir, ve bir alandaki değişiklikler, diğerinde tepkisel bir karşılık bulur ve karşıt gelişmelere neden olur. Bundan dolayı Giddens'a göre, 'siyasal' ve 'ekonomik' olanın ayrıklığının muhafaza edilmesinin, onlar arasındaki kesin karşılıklı bağlantıların mevcudiyetine bağımlı olduğunu söylemek bir çelişki değildir (Giddens, 1999b: 369).
Giddens'ın toplumsal pratikler üzerinde odaklanan yapılaşma kuramının çekirdeğinde, faillik ve yapı arasındaki ilişki bulunur. Faillik ve yapı birbirinden ayrı kavranamaz; onlar aynı madalyonun iki yüzüdür. Giddens'ın terimleriyle onlar bir ikiliktir. Her toplumsal eylem, yapı içerir ve her yapı, toplumsal eylem içerir. Faillik ve yapı, süregiden insan etkinliği ve pratiği içinde ayrılmaz bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır.
Touraine'in amacı, kendi sözleriyle, “toplum sosyolojisinin yerine aktörler sosyolojisini koymak" ve buna bağlı olarak sosyolojide gördüğü, nesnel ve öznel yaklaşımlar, ya da sistem ve eylem yaklaşımları şeklindeki yanlış bölünmeyi ortadan kaldırmaktır. Eylemcilik, toplumsal aktörü/eyleyeni, yapısal ve tarihsel fenomenlerle ilgili kuramlar dahil olmak üzere, kuramsal ilgi merkezi durumuna getirecektir. Aktörler/eyleyenler sadece toplumsal sistemlerin bileşenleri değil, aynı zamanda bu sistemlerin asli failleridir (Touraine, 1995: 261).
Bourdieu'ye göre üç toplumsal sınıf söz konusudur: 1. Tahakküm eden ya da üst sınıf. Bu sınıf her türlü sermayeye yeterince sahiptir ve kendisini diğer sınıflardan bilinçli olarak ayırır. Bourdieu onların sınıf bilincine sahip olduğunu söyler. 2. Küçük burjuvazi. Bunlar üst sınıfı taklit ederler. 3. Halk sınıfı. Bunların ekonomik, kültürel ve sosyal sermayeleri zayıftır. Sınıf bilinçleri aşınma eğilimindedir.
Bourdieu toplumsal sınıfların sosyal evrende konumunu belirle mek amacıyla habitus kavramı dışında bir de "sermaye" kavramını sosyolojik analize dahil eder. Ona göre dört tipte sermayeyi birbirinden ayırt etmek mümkündür: 1. Kendisiyle zenginliğe ulaşılan ekonomik sermaye (gelir ve miras); 2. çeşitli biçimleri (okuldan olan ya da okul-dışı olan) içeren ve habitus'ta kendisini belli eden kültürel sermaye; 3. kişinin harekete geçmesi için gerekli ve sürekli ilişkileri sağlayan bir gruba aidiyete bağlı imkânların bütünü olan sosyal sermaye. Seçkin kulüplerde, rallilerde, derneklerde, resepsiyonlarda vb. kendini gösterir; 4. fiziksel görünüm, şeref, nam yapma, madalyalar... vb. çeşitli biçimlerde ortaya çıkan simgesel sermaye.
Reklam
Diyalektik olarak habitus, toplumsal dünyanın "yapılarının içselleştirilmesinin ürünü"dür (Bourdieu, 1999a: 18). Aslında habitusu, "içselleştirilmiş, 'cisimleşmiş' toplumsal yapılar" olarak düşünebiliriz (Bourdieu, 1979a: 468).
Bourdieu, sosyalleşmesi sırasında birey tarafından bir şekilde hareketlerini yönlendiren "kalıcı yatkınlıklar sistemi" olarak tanımlanan habitus kavramını geliştirmiştir. Habitus, insanların toplumsal dünyayla ilgilenmelerine aracı olan "zihinsel veya bilişsel yapılar"dır.
Bireyin içinde yaşadığı sosyal dünyada hem onların hareketlerini ve temsillerini engelleme veya yönlendirme yeteneği olan objektif yapılar vardır; hem de bireylerde "habitus" adını verdiği, algı, düşünce ve eylem şemalarının meydana getirdiği bir sosyal oluş söz konusudur.
Fransız sosyolog Bourdieu, günümüz toplumlarında bireylerin toplumsal sınıflarının belirlenmesinde yaşam tarzı, tüketim, zevkler, hobiler, boş zaman alışkanlıkları gibi farklılıklarından hareket etmek gerektiği üzerinde durmakta ve ekonomik sermaye; sosyal sermaye; kültürel sermaye; simgesel sermaye gibi dört yeni değişkenin eski sınıf analizlerindeki meslek, gelir, eğitim değişkenlerinin yerini alması gerektiğini savunmaktadır.
Otoriteleri olan gruplar çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Dahrendorf (1959: 176) çıkarı açık ve gizli çıkarlar olarak birbirinden ayırır: Gizli çıkarlar, önceden belirlenmiş davranışların bir eğilimini tanımlarlar, açık çıkarlar ise bilinçli olarak aktörlerin eylemini yönlendirirler. Grupların ve organizasyonların yapısını sadece açık çıkarlar kurar, bir grubun ayırt edici özelliği, o anki aidiyet duygusuyla ve en küçük bir organizasyonla belirlenir. Diğer taraftan, aynı birey farklı gruplara bağlı olabilir ve bir yerde elinde bulundurduğu otorite başka bir yerde ona ait değildir. Farklı meşruiyet ve doğaya sahip, ne iki kampa bölünebilen ne de hiyerarşik bir yapıya sahip olabilen sayısız gruplar vardır ki aralarında çok çeşitli çatışmalar söz konusu olabilir. Bununla birlikte, grupların bir çıkar çakışması olduğunda (aynı kişiler ve aynı gruplar tarafından uygulanan otorite), toplumsal sınıf kavramına yaklaşılır. Bu çıkar grupları bir kez kuruldu mu artık yarı-gruplar olmaktan çıkarlar ve toplumsal değişmeye yol açan çatışmalara girerler (Poloma, 1993: 120).
690 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.