"İnsan kendi doğasına göre yaşamalı. Önce kendini tanımaya yoğunlaşmalı sonra kendi hakkındaki hakikate göre yaşamalı. Bir ve- jetaryen olan kaplan hakkında ne derdiniz? Elbette onun kötü bir kaplan olduğunu söy- lerdiniz. Dolayısıyla herkes hem bireysel hem de kolektif doğasına göre yaşamalı. İnsan ne ise o olmalı, kendi öz bireyselliğini, bilinç ile bilinçdışı arasında ikisine de eşit mesafede duran, kişiliğin o merkezini keşfetmeli; doğanın bizi yönlendiriyor gibi göründüğü o ideal noktayı hedeflemeliyiz. İnsan kendi ihtiyaçlarını ancak o noktadan tatmin edebilir."
Çocukluklarında engellenmiş kişiler, ana-baba olduklarında çocuklarının, vaktiyle kendilerine tanınmamış hak ve özgürlüklere sahip olmalarına karşı bilinçdışı bir kıskançlık duygusu geliştirebilirler. Aslında tutuculuğun psikolojik yorumu da budur. Tutucu kişi, yapmak istediği ama yaparsa suçlanacağı davranışları başkalarında gördüğünde onları eleştirerek ya da engelleyerek kendi isteklerini ketlemeye çalışır.
Sayfa 44
Reklam
Bazen anne ya da baba kendisine ilişkin bilinçdışı değersizlik duygularını çocuğuna yansıtabilir ve çocuğun kişiliğinde hoşlanmadığı kendisini görür.
Sayfa 39 - Anne-Baba ve ÇocukKitabı okuyor
Ruhun hayat problemlerine karşı göstermiş olduğu bireysel tepki, ruhsal yapıda izler bırakmaktadır. Belleğin ve değerlendirme yeteneğinin fonksiyonları, çevreye uyma zorunluluğu ile belirlenmiştir. Hatıralar olmasaydı, gelecek için herhangi bir önlem alma olanağı olmayacaktı. Bütün hatıraların bilinçdışı bir amacı olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Şeytanın Notaları
David Eagleman Beynin Gizli Tarihi adlı kitabında, zihinsel yaşamımız içinde olup bitenlerin neredeyse tümünün bilincimizin kontrolünün dışında gerçekleştiğini ifade eder. Freud’a göre yapılan seçimler ve verilen kararlar, gizlenmiş zihinsel süreçlerden köken almaktadır. Carl Jung’un ifadesiyle ‘Her birimizin içinde tanımadığımı biri daha vardır’. Leibniz ‘Hissedilemez cisimcikler doğal bilimler için ne kadar önemliyse hissedilemez algılar da insan zihniyle ilgili bilimler için o kadar önemlidir’ diyerek bilinçdışı algıların öneminden bahsetmiş, bilincinde olmadığımız ama yine de davranışlarımızı yönlendiren çaba ve eğilimler olduğunu ileri sürmüştür.
Sayfa 127 - CiniusKitabı okudu
Jung, bireyi bilinçdışının etkisi karşısında çaresiz bir varlık olarak görmektedir. Ona göre insan, yoğun bir şekilde üzerine gelen bilinçdışı etkilerin ve imgelerin etkisi altındadır ve çaresizdir, iradesini kullanamamaktadır. Jung dini de bilinçdışından gelen bu etkilenme süreci içerisinde değerlendirir. Dini ve Tanrıyı kabul konusunda insanın irade sahibi olmadığını, bilinçdışı tarafından sürüklenen insanın dini ve Tanrıyı bulmasının kaçınılmaz olduğunu ifade eder.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.