Rakıyı bıraktım Candan. Günde bir demlik çay içiyorum artık. Duygularım muhafazakâr bir tavır takınmaya başladı. Geri kalanı yalnızca alışkanlıktan... Yine küstüm sokaklara. Bu sıralar saçlarını sarı hatırlıyorum. En yavaş adımlarımı Osmanbey'e saklıyorum. İş bile baktım orda. Tanrı'nın bir halt edeceği yok. Kendi tesadüfümü yaratmak istedim Candan. Az kalsın yeni bir çiçek alacaktım, bizimkinin kırkı çıkmadan. Vicdanım el vermedi. Kaçmak için ilk kez elini tuttuğum yere gittim ve son kez el sıkıştım. Birbirini sevmemiş insanlar, gülümseyerek ayrılır Candan. Şimdi anlıyor musun kavgalarımızı?
Irmak mavi, sarı ve beyaz renklerle ışıldıyor, yolların iki yanındaki yapraklarından hemen tümüyle soyunmuş akçaağaçların ve akasyaların dalları arasından ekim güneşinin yumuşak sıcaklığı geliyordu; gökyüzü yüksek, bulutsuz ve açık maviydi. Sessiz, tertemiz ve sevimli sonbahar günlerinden biriydi; yazın geride kalan tüm güzelliği, acı ve ıstıraplara yer vermeyen gülümsemeli bir anı gibi havayı yumuşacık dolduruyor, hangi mevsimde bulunduklarını unutan çocuklar çiçek toplamak için kırlara açılıyor, yaşlı insanlar pencereden ya da evlerinin önündeki banklardan düşünceli düşünceli havaya bakıyor, tüm yaşamlarının anıları duru mavilikler içinden gözle görülebilecek gibi uçup gidiyormuşçasına bir duyguya kapılıyorlardı.
Çimenlerin arasında açmış mor renkli güz çiğdemlerine takıldı gözüm.
Sonra çocukluğumun Yalova'sındaki çiçek tarhları geldi aklıma.
Nasıl da koşardık çiçeklerin arasında. Bazı aylar sarı, bazı aylar kırmızı olurdu çiçek tartları açan çiçeklerden , bazen de mor.
Sonra ailecek çıktığımız dağlar ve o büyük şelale; Sudüşen Şelalesi..
Dağlardaki kayığın, kestane ve ıhlamur ağaçları....
Ve de kır çiçekleri.....
Tıpkı bir zamanlar sahiplenip benim de saydığım dağlarımdakiler gibiydi bu çiğdemler de !
Çiğdemlerin ,çiçeklerin sınırları yoktu demek ki !
Gecelerden bir gece uyanırsan apansız;
Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse;
Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız;
Ve bir gün kabrimde bir sarı çiçek biterse;
Bil ki seni seviyorum.
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü
Ve yabanıl ak atlar doludizgin
Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki
Bu sabah yağmur yağacak
Bu sabah gün açacak
Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak
Bahar patlayacak
Köpükler, bulutlar patlayacak
Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem
Topraktan yeni çıkarılmış
Üç bin yıllık yunan şarabı
Atların kara