Bir paradoksla başlayalım. Batida bir modernlik inşa oluyor.
Nedir bu? Aydınlanmadır, Rönesans'tur, Reformdur. Ulus devlettir, Cumhuriyettir. Bin yedi yüz seksen dokuzdur. Kentleşmedir.
Sınıftır. Kadındır. Modernliğin olmazsa olmazlarıdır bütün bunlar.
Bu anlamda Bati'nın son üç-dört yüzyılda geçirdiği dönüşümleri indirgeyeceğiniz bir
20. yüzyılın başlarından itibaren Velàzquez modern sanatın öncüsü kabul edilmiş ve Avrupa sanatında tüm ressamlarınkinden daha büyük bir etkiye sahip oldugu söylenmiştir. 1838'de Paris'teki Musée du Louvre'da Galerie Espangnole açıldıktan ve 1857'de Manchester Sanat Hazineleri sergisinde 24 eseri görücüye çıktıktan hemen sonra, Velàzquez'in etkisi hızla yayıldı. Manet'nin onun üslubu ve özellikle de boya kullanımı üzerine çalıştığı 1860'lar boyunca, birçok sanatçı kuşağına ilham verdi. Velàzquez dolaysız üslubu, basit figürleri ve taslak benzeri fırça darbeleri ile gerçekçiliğin ve izlenimciliğin ardında yatan pek çok fikrin ateşleyicisiydi. Bu yaklaşımı Picasso, Salvador Dali (1904-89), Francis Bacon gibi sonraki sanatçılar tarafından daha da geliştirildi.
Her sabah uyandığımda müthiş bir haz duyuyorum. Salvador Dali olmaktan keyif alıyorum,kendi kendime hayranlıkla 'Bu Salvador Dali bugün nasıl bir olağanüstülük yapacak?' diye soruyorum. Salvador Dali