Çingeneler hep başkalarının savaşlarında ölmüşlerdi.
Ailesi Müslüman'dı ve hâlâ hayatta olan babaannesi gerçek ismini unutmamıştı. Şehirdeki son gecemde, kadehlerimizi babaannesinin şerefine kaldırdık. "Fatma'ya Allah uzun ömür versin," dedi bozuk bir Türkçeyle. Sonra kadehindeki şaraba dikkatle baktı, "Fatma," dedi, "bu isim ne kadar gerçek olabilir ki! Çingenelerin adlarını gacolar asla bilmezlerdi. Bu isimler yalnızca kâğıda geçirilmek için, hiçbir değeri yok. Babaannemin üstünü örten bütün isimleri, kutsal kitapları, azizleri, kat kat soysan ne çıkar biliyor musun?" Söylediklerini iyice sindirmemi bekliyormuş gibi, uzun uzun sustuktan sonra kendi sorusunu yanıtladı: "Som altından bir Çingene karısı!" O akşamın üstünden günler geçtikten sonra bile söylediği son sözler aklımdan çıkmadı; "Bense Boris'ten başka kişi değilim. Altı üstü Boris... Teneke adam."
Sayfa 177Kitabı okudu
Reklam
Boşluğun yaraladığı hafızamız, anımsamayı da unutmayı da bilmiyor.
Hayat, yaşlılık ve diziler
Ancak kafalarında oluşan fikirler, yaşlılık ve bitip tükenmek bilmeyen televizyon dizilerinin zihinlerinde yarattığı bulanıklık yüzünden, daha filizlenmeden baltalanıyor; kullanmamaktan körelmiş hayat tecrübeleri esaslı bir kanaat geliştirmelerine engel oluyordu.
Sayfa 55 - Kötü adlı öyküdeKitabı okudu
Görüntü doğruyu yansıtır mı?
Malın gözü, feleğin çemberinden geçmiş gibi pek çok ifade yakıştırılabilirdi bu çehreye. Ama belki de doğduğundan berl yakasını bırakmamış hayat şartlarını dikkate almadan böyle zalimce nitelemeler yapmak ne denli adildi.
Sayfa 44 - En Çok Karşılaştığım Adam öyküsündeKitabı okudu
Postmodern yaşamdan bir kesit
Rıhtımdaki huzursuz (çünkü yağmur bastıracak gibidir) kalabalıkla tezat teşkil eden pürneşe turistler, müşteri tavlamak için türlü hokkabazlıklar yapan garsonlar, her şey, biraz sonra bitecek bir oyunu andırıyordu, güneş bile gerçek değildi.
Sayfa 28 - Tek Çaresi Ölümmüş adlı öyküsünden (alıntıda parantez içindeki açıklama bana ait)Kitabı okudu
Reklam
Çingeneler giderken hiçbir iz bırakmıyorlar. İz bırakmamış olmanın o tarif edilmez işaretini bırakıyorlar. Atlıkarınca gibi. Hak aramıyor, iddia etmiyor, bağırmıyor, öylece duruyor. Tek başına, bilinen her şeyi çözüp dağıtıyor, altüst ediyor; hayatı işitilmedik bir dille yeniden kuruyor. Ne var ki hiçbir şey yazılamıyor bu dille; konuşulamıyor. Bu dille kimse affedilemiyor. Üzülenler, delirenler, merhamet edenler, ağlayıp sızlayanlar kullanamıyor bu dili; bilenler susuyor. Bu dille yapacak tek bir şey var. İşaretleri arayanlar bunu göze almak zorunda.
Sayfa 155Kitabı okudu
Zulmün belleği yoktur, defteri vardır; özenle tutulmuş bir defter. Zulmün belleği yoktur, müzesi vardır: eski geniş binalar, kapıda anmalık eşya dükkânları. Gettoların, hücrelerin, fırınların içinde sarsılıp uyanan, anmalıkta sakinleşip durulur, zaman ehlileşir, anlam parçalanır, vicdan susar, bellek uyuşur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Kadının gözlerinde sonu gelmez yollar vardı; kirpiklerini indirdiğinde altlarında derin vadiler gölgelendi. Güneşin yakıp kavurduğu ovalarda yalınayak yürüdüler. Tekerlekler döndü. Üstleri tenteli, yaylı arabaların tekdüze gıcırtıları sessizliği bozdu, yol kenarlarından tarla kuşları havalandı. Adam eyersiz bir atın üstünde rüzgarla yarıştı. Saçları uçuştu, yel yüzünü yaktı, kadın bir ayçiçeği tarlasında yüzünü göğe dönüp gözlerini kapadı. Talikaların tekerlekleri döndü, kadınla erkeğin bedenleri Çingeneliğin bütün sırlarını terledi.
Sayfa 116Kitabı okudu
Çingeneler için hayat sıfatsızdı. Onu iyi ya da kötü diye nitelemek hiçbir şeyi değiştirmezdi. Bu, çekilen acıyı ne artırır ne de azaltırdı. Hayat böyle yaşanmak zorundaydı. Olanı biteni hafifletmeye ya da süslemeye çalışmak karşıdakine zarar verirdi. Acı söze gelmezdi, dillendirilmez, kelimelerle dize getirilemezdi.
Sayfa 101Kitabı okudu
558 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.