Bu yaşayan ben'in nasıl bir varlık olduğunu karanlıkta gözlerimi yarı açsam da (henüz sabah olduğundan perdeler sımsıkı kapalıydı), anlayamadım. Sadece kulaklarımda tek bir varlığın öğrettiği o eski şarkı sözü gibi şiirin dizeleri tekrarlanıp duruyordu: Bir akıntı, deniz altında, Sıyırdı kemiklerini fısıltılarla. Yüksele alçala / Yeniden yaşadı evrelerini yaşlılığıyla gençliğinin / Kapılırken burgaçlara.