Her yaşın kendine göre bir giyim tarzı vardı; ama yaşlılığın tarzı erginlikten hemen sonra başlıyor, ta mezara dek sürüyordu. Yaşın da ötesinde, bir toplumsal saygınlıktı bu. Gençler tıpkı dedeleri gibi giyiniyorlar, vakitsiz taktıkları gözlüklerle kendilerini daha saygıdeğer kılıyorlardı; otuzundan sonra baston iyi gözle görülen bir şeydi. Kadınlar içinse yalnızca iki yaş vardı; evlenme yaşı - ki bu yirmi ikiyi geçmiyordu - bir de sonsuza dek erden kalma yaşı: evde kalmış kızlar. Ötekiler, evli olanlar, anneler, dullar, nineler, onlar ayrı bir türdü; yaşlarını yaşadıkları yıllara göre değil, ölmek için geri kalan yıllara göre hesaplıyorlardı.
"... köpek beslemek hiç iyi bir şey değil. Bir kez bize yakışmaz. Yabancılara özgü bir adet bu. Sonra evde kalmış kızlar, dullar köpek besledi mi hiç iyiye yorulmaz. Kuş, anlarım. Hele, kanarya olursa... Kanarya temiz hayvandır. Kendi kendine yıkanır her sabah. Yıkanır, kurulanır..."
Reklam
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
bu eski püskü yapılarda emekli albaylar, yaşlı dullar, kedi köpek besleyen, hayatlarında bir erkeğin ağırlığını üzerlerinde duymamış, evde kalmış kızlar oturur.
“Etrafta koca arayan, iffetsiz bir kız ya da mutsuz bir eş olacağınıza mutlu evde kalmış kızlar olun çok daha iyi.”
Evde kalmış hanımlarla alay etmeyin sevgili kızlar, Çünkü o gösterişsiz ve süssüz elbiselerin altında sessizce atan yüreklerin derinlerinde çoğu zaman hassas ve dokunaklı aşklar gizlidir;Sessizce feda edilen gençlik,sağlık, hırs ve aşklardır o solgun yüzleri Tanrı'nın gözünde güzelleştiren. Yaşamın en tatlı anını ıskalamış,üzgün ve asık suratlı ablalarımıza sırf bu sebeple dahi olsa merhametli davranmak,onlari küçümseyerek değil şefkatle yaklaşmak gerekir,zira tüm kızlar gün gelir yaşlanırlar...
Sayfa 284 - Dram quin:)Kitabı okudu
Reklam
Kadınlar içinse yalnızca iki yaş vardı; evlenme yaşı -ki bu yirmi ikiyi geçmiyordu- bir de sonsuza dek erden (bakire) kalma yaşı; evde kalmış kızlar. Ötekiler, evli olanlar, anneler, dullar, nineler, onlar ayrı bir türdü; yaşlarını, yaşadıkları yıllara göre değil, ölmek için geri kalan yıllara göre hesaplıyorlardı.
Sayfa 330Kitabı okudu
Olağan bir öğle sonu sonsuzluk Bir bitimlilik olarak kapıya dayanınca Ne elverir, kim kurtarır kişiyi bundan Kurtarmamaya ne var ki avucunda Ağır kamyonlar ve sürücüleri mi Dağda yitirilen ve yol göstericileri mi Evde kalmış kızlar ve görücüleri mi? İmdi: Son buzul erirken durduranları Hatırla!
Makineleşme yaygınlaşmadan önceki orta sınıfın alt tabakasının hayatını gözünüzün önüne getirin: Akşam yemeği yenilip de evin kadını ile kızları sofrayı topladıktan sonra herkes oturur ve o günün anlayışıyla "mutlu aile saatleri" başlardı. Aslında bunun anlamı şuydu: Baba yatmaya gitmiş, anne örgü örmekte, kızlar ise keşke ölseydik ya da Timbuktu'da olsaydık diye düşünmektedir. Okumalarına ya da odadan çıkmalarına izin yoktu ve bu duruma seve seve katlandıklarına inanılırdı. Şansları yardım ederse bir gün gelir evlenirler ve çocuklarına kendilerininki gibi iç sıkıcı bir gençlik çağı geçirtmek fırsatını bulurlardı. Kısmetleri yoksa evde kalmış yaşlı kızlar haline gelir, bütün yaşamlarını namuslu aile kızları olarak sürdürürlerdi.
"Yoksul kızlar kendilerini öne çıkarmadıkça hiç şansları olmaz, diyor Belle," diyerek iç çekti Meg. "O halde biz de evde kalmış kızlar oluruz," dedi Jo cesurca.
184 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.