İbn Fazlan, Başgırt ilinden geçerken onlar arasında yılana, balığa ve turnaya tapanları görmüş. Gardızî, XI. yüzyılda Kırgızların öküze, kirpiye ve saksağana tapındıklarını yazar.
Sayfa 48 - Alfa Yayınları
"es-subhu beda min tal'atihi. ve'l-heylu deca min vefratihi. faka'r-rusula fazlan ve ula. ehde's-sübüla li delaletihi." günümüz türkçesiyle manası: "sabah nurunu o'nun çehresinden aldı. gece ise karanlığını o'nun siyah saçlarından aldı. o fazilet ve ulviyeti ile bütün resullerden üstün oldu. hidayete erenler, yolunu o'nun delaleti ile buldu." Abdullah İbn-i Revaha
Reklam
İbn Fazlan, Oğuz Türklerinde, bir tek yaratıcıya inanılışını şöyle anlatır: "içlerinden biri zulme uğrar veya sevmediği bir şey görürse başını semaya kaldırıp "Bir Tengri" der. Bu Türkçe 'Bir Allah' demektir. Zira, Türkçede bir 'vâhid' ve 'Tengri' ise Allah demektir.
Sayfa 8 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
İbn Fazlan, Oğuz Türklerinin bir haksızlığa uğradıkları zaman, başlarını göğe kaldırarak, "Bir Tanrı" dediklerini söylüyor. İbn Fazlan'ın verdiği bu bilgi, Onuncu asıra aittir. Ondan yüz yıl sonra, meşhur Divân'ını yazan Kaşgarlı Mahmud, aynı şeylerden bahsederken, bu inanışları, islâmî bakımdan şiddetle tenkit eder. Kaşgarlı bu konuda şöyle der: "Yere batası kâfirler göğe 'Tengri' derler. Bu yözden bu gibi şeylere yükünürler (secde ederler). Yine bunlar bilgin kimseye 'Tengrigen' derler. Bunların sapıklıklarından Tanrı'ya sığınırız" "Moğolların Gizli Tarihi"nde Temuçin (Merkitlerin elinden kurtulduktan sonra) güneşe bakıp saçı açtı ve "Burkan Haldun'a her sabah tapmalıyım. Neslimin nesli böyle bilsin" diyerek kuşağını boynuna astı, külâhını eline takıp göğsünü açtı, dokuz defa secde etti". Kurultay'da Cengiz Töresine göre han seçildikten sonra üç kere çenk çalınır ve "günün ortasında güneşe teveccüh olunarak çenkler tekrar çalınır. Ve herkes buna (güneşe) secde eder." Bu toplantı, ilkbaharda yapılır ve sonunda şölen verilirdi.
Sayfa 109 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Can Veren Pervaneler
Es-subhu bedâ min tal'atihî. Ve'l-leylu decâ min vefratihî. Fâka'r-rusulâ fazlan ve ulâ. Ehde's-sübülâ li delâletihî. Abdullah İbn-i Revâha Günümüz Türkçesiyle manası: Sabah nurunu O'nun cehresinden aldı. Gece ise karanlığını O'nun siyah saçlarından aldı. O fazîlet ve ulviyeti ile bütün Resûllerden üstün oldu. Hidâyete erenler yolunu O'nun delâleti ile buldu
Araplar bir örnek ahlak ile inançlarını sunabilirlerdi ama buradaki sıkıntı Türklerde zaten yüksek bir ahlakın bulunması, buna karşılık Maveraünnehr'i işgal eden Arapların hayran olacak bir fazilet sergilememelidir. Halka yapılan zulüm ve gasplar, her seferinde ihlal edilen antlaşmalar kuşkusuz Türklerin ve diğer Orta Asyalıların gözünde
Sayfa 125 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.