İnsan gönlü kadar büyüktür.
Hiçbir insanı küçük göremezsin aşağılatamazsın insanı aşağılatan önce kendisini aşağılatmış demektir.
Gurbet elin kahrı zehirden acıdır.
İnsanoğlu.. Bir yalnızlık, umutsuzluk içinde bunaldı. Kahroluyordu, yalnızlık ateş gibi.
Ağlaya ağlaya düştüm yollara, karışayım boz bulanık sellere, adı sanı duyulmadık illere, gitmeyince gönül yardan ayrılmaz..
Şu yalan dünyaya geldim geleli, tas tas içtim ağuları sağ iken, kahpe felek vermez benim muradım, viran odum mor sümbüllü bağ iken..
Seyyah oldum gezdim gurbet illeri
Kar etti bağrıma yeter ayrılık
Söyleyeyim başa gelen halleri
Çok çektim ölümden beter ayrılık
Şu aşkın ataşı sönmüyor serde
Ah çeker ağlarım gezdiğim yerde
Ben burda kalmışım dost gurbet ilde
Beni ilden ile atar ayrılık
Ben terk eylesem de diyar-ı gurbet
Aşıklar sadıklar kavuşur elbet
Dost ile bir sahat yapsam muhabbet
Sevdiğim gözüme tüter ayrılık
Karac'oğlan der ki terkin verincek
Ötüşür bülbüller gonca gülüncek
Ben burda yar orda böyle kalıncak
İster ölüm olsun ister ayrılık
Şimdi her şey bir kalbin derdine pervanedir
Özüne gurbet olan bilemez can vereni
Görebilseydi güneş, sarı bir yaprak gibi
Düşüp avuçlarına sorardı : Ölüm nedir?..
Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını,
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet!
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!...