Avrasya'yı Akdeniz memleketlerine bağlayan önemli bir köprü konumunda olan Kırım'ın etnik yapısı mühim değişmelere uğrayarak, zamanla, burası bir "Türk Yurdu" haline geldi. Tarihi kaynaklarda buranın en eski sâkinleri olarak Tauriler, Kimmerîler ve İskitler zikredilmektedir. Bu topluluklar, III. yüzyıla doğru birbirleriyle kaynaşmışlardır. M.Ö. VI. yüzyılda Kırım sahillerinin bir kısmında "Grek Kolonileri" kurulmuş olup bunların da XI. yüzyıla kadar bölgede yaşadıkları görülmektedir. M.Ö. I. yüzyılda Sarmatlar ile IV. yüzyılda Doğu Gotları'nın sokulduğu Kırım'a, IV. yüzyılın sonlarına doğru Hunlar ve Alanlar, sonraki yüzyıllarda da Avar ve Altay Türkleri gelip yerleşmişlerdir. VII.-IX. yüzyıllarda Kırım, "Küçük Hazaristan" adıyla Hazar İmparatorluğu'nun bir parçası haline geldi. Peçenekler ile Kıpçakların gelişi ile birlikte yarımada ve çevresi "Türk kimliği" kazanmaya başladı. Kalka Zaferi'ni (1223) müteakip buraya gelen Moğollar, Kırım'ı tamamen "Türkleşmiş" olarak bulmuşlardı. Böylece halkının tamamına yakını Türk olmasına rağmen Avrupalılar, burada yaşayanlara "Kırım Tatarları" demektedirler. Ancak bu deyim ayrı bir etnik yapıyı ifade etmekten ziyade siyasi bir anlam taşımaktadır.
Sayfa 17 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu