Mehmet Akif Merhum'un Ardından
Ölümünle kaçırdın ağzımızın tadını, Neden gizleyip durdun bu acı maksadını? Sezdirmeden koyuldun ebediyet yoluna, Anıyoruz ardından -ağlayarak- adını. Tabutun başımızda, gözyaşıyla yürüdü. Savrulan ahlarımız mezarını bürüdü. Çekildin sen bir avuç toprağın hârimine, O kadar ağladık ki, gözlerimiz çürüdü. Neden bilmem Yaradan, mezarını er kazdı?!Sana canlar verilse, kurban olunsa azdı. İstiklal'in Marşı'nı, Ordunun süngüsüne, Senin çelik kalemin, zırhlı parmağın yazdı. Sen ey kahraman şâir,cihan kadar ağırdın! Gürüldedin, milletin zincirlerini kırdın! Ufuklardan saldıran çılgın istilâlâra, Yanardağlar kesildin, devler gibi haykırdın! Bir elinde kalemin,o bir elinde Kur'an, Dolaştın cephelerde, şehirlerde durmadan. Şahlanan, şahlandıran Mehmetçiği sen oldun! Minnetdar sana millet, minnetdar sana vatan! Sen ey Âkif, büyüksün! Büyük değerin vardır! Bunu takdir etmemek bize en büyük ârdır! Gömüldün Çanakkale Şehitleri yanına, O kadar ulusun ki, sana fezâlar dardır! Uyu artık haşre dek, İlahî makberinde, Ruhun yüzsün Allah'ın Rıdvan-ı Ekberinde!
Sekseni aştı yaşım, Tükendi yazım kışım. Şu dünya ile hâlâ, Ne diye bitmez işim!
Reklam
"Ulaşmaz semâya atılan taşlar,atanın başına düşmeye başlar!"
"Günahlarım üzerinde bir damla yaş bu eserim; Onu belki eritecek yavaş yavaş bu eserim."
Kalbinin yorulmadığı anların olsun hep
Zaten insan ne zaman güzel bir işle uğraşsa o işi yaparken yorulmaz. Mesela çocuklar oyun oynarken yorulurlar mı hiç? Bütün gün koşsalar, zıplasalar yine de akşam olduğunda eve gitmeden biraz daha oynasak diye anne babalarının gözlerinin içine bakarlar. Demek ki insan sevdiği ve güzel işlerle meşgul olunca kalbi yorulmadığı için bedeni de yorulmuyor.
Gönlüne düşen şiir sevdasıydı bu. Kimileri buna ilham der ama anası çiçekli olanlar bilir ki basbayağı bir çiçektir bu şiir sevdası.
Reklam
Hal Fetvâsı
Meclis reisi Ahmed Rıza bey, Nuri Efendiye, " Buyurunuz hocaefendi, masanın başına geçiniz de yazınız" der, fakat Fetvâ Emini Nuri Efendi fetvayı kaleme almayı kabul et mez. " Ben yazamam. Mebusanı kiramdan bir ehil ve münasip bulunsun. O yazsın da ben imza edeyim" der. Odaya Antalya mebusu Elmalılı Hamdi Efendi celbedilir, fetva ona yazdırılır. Nuri efendi nihayet " Günahı ve vebali sizin boynunuza olsun" diyerek kerhen imzalar. Şeyhülislam Ziyaeddin efendi de fetvâyı imzaladıktan sonra Ahmed Rıza beye teslim eder. Fetvanın imzalanmasında Mustafa Asım Efendi'nin, şeyhülislamın kulağına eğilerek, " imzalamazsan Abdülhamidi öldürecekler" demesinin de tesiri olduğu nakledilir.
Sayfa 20 - İlke Yayınları 1.baskı
İstemem nakl-i cenazemde çeleng ü ahenk Debdebe ile gidilir yer değildir makber. Orası medhalidir barigâh - ı Mevlâ'nın, Kapısından içeri aczile girmek ister. (Tahirü'l Mevlevi)
Sayfa 377 - Büyüyen Ay Yayınları 1.baskı
Acısız Olsun
Pakistan'da yedikleri yemekler, ora halkının baharat düşkünlüğü sebebiyle kendilerine çok acı gelir, pek bir şey yiyemezler. Asım Köksal bir lokantada önlerine gelen yemeği, aşırı baharatlı oluşundan dolayı yiyemeyince, hiç olmazsa bir çorba içmek için sipariş verir. Önüne getirilen çorbadan bir kaşık alınca, açısından adeta ateş yutmuş gibi olur. Bunun üzerine garsona : " Oğlum, bir su getir ama acısız olsun!" der.
Sayfa 176 - Büyüyen Ay Yayınları 1.baskı
Kırk Yıl Kitabında Yazar
Şerafeddin Yaltkaya bazen güzel ve hikmetli bir söz söyler veya orijinal bir fikir beyan eder, sonra : ' Bu sadece kırk yıl kitabında yazar, başka yerde bulunmaz' derdi. Bu sözüyle de şunu demek isterdi : Benim gibi kırk yıl sürekli okuya okuya insanda hikmetli ve parlak düşünceler meydana gelir. Bunları hiçbir kitapta aynen bulmak mümkün değildir, ancak kırk senelik okuyuşun muhassalasıdır.
Sayfa 44 - Büyüyen Ay Yayınları 1.baskı
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.