Kimi annelerin şöyle övündüklerini duyarsınız: "Benimki iki yaşında, maşallah pek akıllı; misafirliğe gezmeye gideriz, hiçbir şeyi ellemez. Yavrum öyle uslu uslu oturur." Bence bu tavır insan haklarına aykırı. Evlerimiz züccaciyeci dükkanı gibidir; özellikle misafir gelmeden önce çekmecelerden bütün bibloları kristalleri çıkarıp sehpaları donatırız. Bunlar, o yaş taki bir çocuk için inanılmaz ilginç şeylerdir, ellemek, yeni
uyarıcılarla tanışmak ister.
Baskıyla çocuğu 'ellemeyen, gözleyen/izleyen' bir insan haline getirdiğiniz zaman, büyür lisede laboratuvarda camekanın gerisinde aletleri izler, otuz yaşına gelince de her gece televizyonda Maria Mercedes'in başına gelenleri izler. Televizyonun karşısındaki koltuğa eğreti oturur; yaşama da eğreti oturur.
Çocuğumuz çalışmazsa "çalış" diye onu zorlarız; ancak bir makine çalışmadığı zaman makineyi zorlamayız, çalışmama nedenini araştırırız. Çalışmayan bir makinenin karşısına geçip otuz defa "çalış" diye bağırmayız veya tepki vermeyen bir düğmeye kırk defa basmayız. Bir makine çalışmazsa, bu durumun nedenini araştırırız, tamirciye danışırız. Peki, bir makine çalışmadığı zaman bunun nedenini araştırıyoruz da, bir insan çalışmadığında niçin bunun nedenini araştırmıyoruz?
Bir sandalyeye, koltuğa veya bir sedire, kendimizi bırakarak, yayılarak yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde oturmak da. Benzer şekilde, yaşama bütün varlığımızla, varoluşumuzla yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde ucundan ilişmek de.
LOJMAN
Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın