Ellerinize ve Yalana Dair
Bütün taşlar gibi vekarlı, hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz. Arılar gibi hünerli, hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz. Bu dünya öküzün boynuzunda
Reklam
hayat, soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin.
tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu. ben ki henüz yaşadığım dünyaya bile alışamamışım, bir başka dünya neyime yarardı benim? bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya.
Kadın bıçak ceset ne umdum ne buldum :(
Yüklükte sakladığım kemik saplı bıçağı getirdim ve çok dikkatli bir şekilde vücudunu örten tek şeyi, örümcek ağı gibi onu içinde hapseden ince siyah elbiseyi yırttım. Sanki boyu biraz daha uzamış gibiydi. Sonra kafasını kopardım. Boğazından soğuk, pıhtılaşmış kan damlaları düştü. Kollarını ve bacaklarını kestim ve tüm vücudunu, gövdesini, kol ve bacaklarını bavulun içine yerleştirdim. Sonra üstünü siyah elbisesiyle kapattım. Sonunda valizi kilitledim ve anahtarı cebime koydum. İş tamamlandığında rahatlamıştım.
gözlerim kapanır kapanmaz karşımda sisli bir dünya belirdi. kendi yarattığım ve düşüncelerime hayallerime uygun bir dünya. herhalde uyanıkken ki dünyamdan çok daha gerçek, daha doğal bir dünya. sanki düşünce ve hayallerim için bir engel, bir bağ kalmıyor, o zaman ve mekân baskısı kalkıyordu. gizli ihtiyaçlarımın doğurduğu birikmiş, yığılmış bir şehvet duygusu, uykuda özgürlüğüne kavuşuyordu. biçimler, durumlar inanılmaz fakat doğal çizgileriyle canlanıyorlardı. uyanınca da varlığımdan şüphe ediyor, çünkü zaman ve mekân kavramını yitirmiş oluyordum. sanki rüyalarımı ben düzenliyor, yorumlarını önceden biliyordum.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.