Ne şairin olmak isterim
ne sevdalın.
Aklamaz seni serildiğin çarşaflar!
Ne düşü bilirsin
ne gündeki parlaklığı.
Mürekkep balığı gibisin,
sıvanmış kokusunda kör çıplaklığın.
Sen; Karmen.
Etrafına bak, denize bak, yetmezse gökyüzüne bak. Yeter ki gözlerini kapatma. Eğer gözlerini kapayıp her şeye karşı kör olursan ne anlamı kalır ki özgür oluşunun?
Düşündüm: “Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta, karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belki de benim hiç yıldızım yok!”
Tanrı gerçekten var mı, yoksa kutsal imtiyazlarının korunmasını gözeten bu yeryüzü güçlüleri tarafından, vatandaşlarını daha da rahat sömürebilmek için, kendi tasarılarına göre mi yaratılmıştır; yeryüzünün gökyüzüne bir yansıması mıdır; bu gibi şeyleri artık umursamıyor, ben yalnız sabaha çıkıp çıkmayacağımı bilmek istiyordum. Ölümün karşısında mezhebin, imanın, itikadın ne kadar gevşek ve çocukça olduğunu hissediyordum. Sağlığı yerinde ve mutlu olanlar için, eğlencelik şeylerdi bunlar. Ölümün ve çektiklerimin korkunç gerçeği karşısında, kıyamet günü üzerine, ruhun ahretteki mükâfatları üzerine bana telkin ettikleri şeyler, tatsız bir aldatmaca oluyordu. Bana öğrettikleri dualar, ölüm korkusu karşısında etkisizdiler.