Hakan Günday
Düşünmenin en iyi yolunun yazmak olduğunu idrak edince, beni ilgilendiren şeyin farkına vardım: sorular sormak. İlk önce o soruyu belirleyip sonra da o soruya en uygun hizmeti verecek hikâyeyi kuruyorum. Asla bir yanıt arayışında olmadan, -o bile bir baskı çünkü üzerinizde- bir soruyla başlayıp olabildiğince fazla soruyla bitirmeyi esas alıyorum. Dolayısıyla başlangıç ilk önce bir soruyla gelişiyor. Sonrasında hikâye onun eti kemiği oluyor.
Ahmet Ümit
Çin’deki, Meksika’daki okurlar dahil, genelde insanların İstanbul Hatırası’na “bir şehrin hikâyesini tanımak” olarak baktığını fark ettim. Bence roman biraz bununla ilgilidir ve bir şehri anlatır. Her ne kadar Cervantes Don Kişot‘ta bir şehri anlatmıyorsa da, aşağı yukarı her yazarın bir şehri olduğunu ve romanlarında onu anlattığını düşünüyorum. Paris’i, Londra’yı Dublin’i, Moskova’yı, St. Petersburg‘u, Kahire’yi anlatan yazarlar var. İstanbul Hatırası’na başlarken kafamda, “Bir şehri roman kahramanı haline nasıl getirebilirim?” sorusu vardı.
Reklam
Sorun yaratma konusunda da sonra o sorunları çözme konusunda da üretken bir canlı, insan.
Sayfa 472
Eleştirinin tıkandığı yerde can simidi olan bir lafımız var; içi boşaldı.
Sayfa 437
Sosyal medyanın kapışma ortamı global bir olgu da; sanırım bizdeki aşırı doz.
Sayfa 285
Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir.
Sayfa 192
Reklam
463 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.