Emirhan

Farabi
Dertli, kederli kimseyi şehir kucaklayıp avutabilir. Şehir, insanın yalnızlığına bir şifa olmalıdır. Aksi takdirde insanı şefkatle sarmayan, onunla sürekli bir pazarlık ve çekişme içinde olan şehirde çoğu kimse terk edilmiş ve tedirgin hisseder.
Reklam
Emirhan
@orucemirhan21·Started reading a book
Derde Deva Randevu
Derde Deva RandevuMurat Menteş
8.4/10 · 3,249 reads
248 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
Kıyamet Park
Kıyamet ParkAlper Canıgüz
8.4/10 · 2,307 reads

Reader Follow Recommendations

See All
Bilirsiniz, sevincimizle üzülen, üzüntümüzle sevinen kişilere arkadaş denir.
Sayfa 155Kitabı okudu
İnsanoğlunun ünlü aktör Michael Caine’den öğreneceği tek bir şey varsa, o da susmamız gerektiği zaman bunu sanki söyleyecek çok şeyiniz varmış da, o an söylememeyi tercih ediyormuşsunuz gibi yapmanız gerektiğidir.
Reklam
John Lennon’un da işaret ettiği gibi, sıcak bir silah belki mutluluktu amma velakin hiçbir silah psikotik bir saplantı kadar sıcak değildi.
92 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
Ötekini Kovmak
Ötekini KovmakByung-Chul Han
8.6/10 · 211 reads
Gelecekte, muhtemelen dinleyici olarak adlandırılan bir meslek olacak. Belirli bir ücret karşılığında ötekine kulak verecek. Kişi, dinleyiciye, artık ötekini dinleyen kimse kalmadığı için gidecek. Bugün, dinleme yetimizi daha da çok yitirmekteyiz. Her şeyden önce, egoya artan odaklanma, toplumun narsistleşmesi dinlemeyi zorlaştırıyor. Narcissus, aslında ötekinin sesi olan su perisi Echo’nun sevgi dolu sesine karşılık vermez. Böylece kendi sesinin tekrarı içinde yok olur.
Adorno’ya göre “dünyaya yabancılık” bir sanat momentidir. Dünyayı yabancı bir şey olarak algılamayan kimse, onu hiçbir şekilde kavrayamaz. Sanat açısından negatif bir gerilim esastır. Dolayısıyla Adorno’ya göre iyi hissettiren sanat diye bir şey yoktur. Dünyaya yabancılık, aynı zamanda bir felsefi momenttir. Tinin kendisinde içkindir. Yani tin, özünde bir eleştiridir.
Kafka’nın Yasa Önünde ya da Şato gibi anlatıları, negatifliği, erişilmezliği, tamamen ötekinin her tür temsilden kaçan gizemini etkileyici bir şekilde betimler. Taşralı adam ölünceye kadar yasanın kapısının önünde bekler, ancak içeri girmesine izin verilmez. Yasa ona kapalı kalır. Kadastrocu K. da şatoya giriş izni alamaz. Şatonun, ilk önce bir ses olarak kendini göstermesi tesadüf değildir. O tamamen ötekinin yeridir. K., köye vardıktan sonra şatoyu telefonla arar. Telefonda duyduğu, anlamlı bir söz, bir konuşma ya da bir söylem değil, aksine uzaktan gelen anlaşılmaz, tekinsiz, şarkı söyleyen bir sestir.
Reklam
Albert Camus’nün Yabancı romanı, yabancı olmayı temel bir varlık ve varoluş duygusu olarak tanımlar. İnsan dünya karşısında, insanlar arasında, hatta kendine karşı da bir yabancıdır. Roman kahramanı Meursault diğerlerinden bir dil parmaklığıyla ayrılmıştır. Yabancılık, kendini dilsizlik olarak ifade eder. Herkes bir dil parmaklığıyla ötekilerden ayrılmış bir hücrede hapistir. Bu yabancılık, ne günümüzün hiper-iletişim zamanına ne de bir konfor alanı ya da bir alışveriş merkezi olarak dünyaya aittir.
Selfie-bağımlılığının da kendini sevmekle pek ilgisi yoktur. Yalnızlaşmış, narsisist benliğin boşta çalışmasından başka bir şey değildir. İnsan, içsel boşluk karşısında nafile bir şekilde kendini üretmeye çalışır. Yalnızca boşluk kendini yeniden üretir. Selfie’ler, boş biçimler içindeki kendiliktir. Selfie-bağımlılığı boşluk hissini keskinleştirir. Buna öz-sevgi değil, narsisist öz-referans yol açar. Selfie’ler, boşalmış, güvensizleşmiş bir benliğin güzel, pürüzsüz yüzeyleridir. Bugün insanlar, eziyet veren boşluktan kurtulmak için ya jilete ya da akıllı telefona uzanırlar. Selfie’ler, boş kendiliği kısa süreliğine gizleyen pürüzsüz yüzeylerdir. Ancak ters çevrildiğinde, kanayan yaralı sırtlarla karşılaşılır. Yaralar, selfie’lerin arka yüzlerinin.
Aynının aşırı çoğalması, “içinde artık yalnızca boşluğun belirdiği bir doluluktur.”
Aynının terörü bugün hayatın her alanına tesir etmektedir. İnsan hiçbir deneyim yaşamadan her yere seyahat eder. Bir kavrayışa ulaşmadan her şey hakkında malumat edinir. Bilgiye erişmeden enformasyon ve veri biriktirir. Serüven ve heyecan peşinde koşar ama hep aynının içinde kalır. İnternette Arkadaş ve Takipçi toplar ama asla bir başkasıyla karşılaşmaz. Sosyal medya, toplumsalın mutlak sıfır derecesini temsil eder.
Ötekinin var olduğu zamanlar sona erdi. Gizem olarak öteki, baştan çıkarma olarak öteki, Eros, arzu, cehennem ve acı olarak öteki ortadan kayboluyor. Bugün, ötekinin negatifliği, yerini aynının pozitifliğine bırakıyor. Aynının aşırı çoğalması, toplumsal gövdeyi etkileyen patolojik değişikliklere sebep oluyor. Bünyeyi hasta eden şey, mahrumiyet ve yasaklama değil, aşırı iletişim ve aşırı tüketim; bastırma ve olumsuzlama değil, her şeye izin verme ve her şeyi olumlamadır. Zamanımızın patolojik alameti bastırma değil, depresyondur. Yıkıcı baskı ötekiden değil, içten gelir.
2,987 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.