Bu Kitabın Kısa Öyküsü Haziran 1990. Bir yaz gecesi Ankara'da dostlarla "rmuhabbet sofrasında" toplanmıştık. Laf lafı açtı ve konuşmamız Behçet Aysan'la yıllardır konuşup bir türlü gerçekleştiremediğimiz ortak çalışmalar üzerinde yoğunlaştı. Karşılıklı çeviriler üzerinde mutabık kaldık. Furuğ'dan başlayalım dedik. Aynı yıl ekim ayında
Ergenliğe giren erkeklerin tek muhabbeti
Jimnastikten sonra, soyunma odasında Ville, Oscar, Tobias göz ucuyla birbirine ve diğer arkadaşlarına bakıyor. - Kiminki daha büyük, kimin kılları çıktı... İşte bu gibi şeyler bilinir diyor Ville. Benim ilk kıllarım çıktığında çok sevindiın. En son kılsızlardan olmak hiç hoş değil. Tobias kimin kılı çıktı, kimin çıkmadı bunlar tez duyulur diyor.- Herkesin çüküyle bir biçimde dalga geçilmiştir. Sona kalmak kötü bir şey. Çok kez şakayla takılınır. Ama yine de kılı çıkmışların her gün kılsızlığın üzerine konuşması çekilir değil. Üçü de kızların erkeklerin çükünü düşündüğüne inanmıyor.- Ama çükümün etrafında kıl çıktığında garip bir şey oldu diyor Tobias: Sınıftan bir kız beni kutladı... Tabi soyunma odasında beni gören erkeklerden duymuş. Dedikodu bu kadar hızlı yayıldığına göre belki bir parça ilgileniyorlar. Oscar ve Ville çüklerini ölçmüşler. Tobias ölçmemiş. - Niçin ölçtüm bilmiyorum diyor Ville. Sağda solda şu kadar olmalı diye konuşulup durulur. Ama 12 yaşında birinin çükü kaç santim olmalı bilmiyorum. Biri 12 parmak büyüklüğünde çüklerin olduğunu söyledi. Bir parmağın ne kadar olduğunu öğrendiğimde çüş dedim, yani atılır da ... bu kadar atılmaz. En azından benimkinin çok çok üstünde.
Sayfa 29 - ChiviyazilariKitabı okudu
Reklam
Aşkı
Bir kitabı okurken uyuya kalmanın huzuru, az ama öz eşyanın gerçekliği, o elli kuruşluk kahvehane çaylarının muhabbeti, martılarla paylaşılan simitin tadı, rüzgarın getirdiği komşu teyzenin gözleme kokusu, bahçede düştüğü için dizi kanayan küçük kızın ağlaması gibi basit ama içten yaşamak lazım... Eyvallah...
1
Hafif bir karın ağrısı geçirdiği için "hasta olduğu" söylentisi, o bildiremese de ailesine kadar ulaşmış . Gazetelere bile geçmiş. Bundan, hayli şikayetçi. 15 kasım tarihli mektubunda Seniha'yla dertleşirken "dalgasını geçmeden" edemiyor: Sizin kabahatmiz yok (ama) hastalık konusu artık "kabak tadı" vermeye başladı.
Yörük Ali Efe
Gönülde vatan muhabbeti taşıyan her vatansever ve Egelinin kurtuluş destanı bu kitabı sevmemek gibi bir imkan yok ne de olsa bizde Egeliyiz
Bu Kitabın Kısa Öyküsü
“Haziran 1990. Bir yaz gecesi Ankara'da dostlarla “muhabbet sofrasında" toplanmıştık. Laf lafı açtı ve konuşmamız Behçet Aysan'la yıllardır konuşup bir türlü gerçekleştiremediğimiz ortak çalışmalar üzerinde yoğunlaştı. Karşılıklı çeviriler üzerinde mutabık kaldık. Furuğ'dan başlayalım dedik. Aynı yıl ekim ayında Kanada'ya geldim. Temmuz 1993’te, elinizde bulunan kitabı Behçet'e ulaştırmak üzere Ankara'ya gönderdim. Fakat kimi zaman beklenmedik olaylar ileriye doğru atılmak üzere kaldırılan adımları o bitimsiz zaman dilimi içinde adeta dondurur. Furuğ'un dediği gibi; hep düşünmeden önce olur olanlar. Sivas cinayeti nedeni ile çok geç kalmış oluyordum. Behçet bir gün öncesinde aramızdan ayrılmıştı.”
Sayfa 7 - KanguruKitabı okudu
Reklam
576 öğeden 531 ile 540 arasındakiler gösteriliyor.