Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı gazetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlandı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
Benim senelerim Çiğdem yanımda olsaydı nasıl olurdu diye düşünerek geçti...Bir köy okulunun iki öğretmeniyiz.Kerpiçten bir evimiz var.Okuldan eve gelince sobamızı yakıyoruz.Sobanın üstüne koyuyoruz çaydanlığı.Tıs tıs ses geliyor çaydanlıktan...
Yığınla ütopik düşüncelerin arasında bugün şekillenen dünya peki...
...
Duygusal bir tonda, Lyon'lu büyük ütopyacı Charles Fourier'nin düşüncelerinden de bahsetti. İdeal bir dünya seksen bin yılda kurulacaktı, bunun son sekiz bin yılı insanların barış içinde yaşayacağı ve sakatların aşağılanmayacağı mükemmel uyum çağı olacaktı. Kuzey kutbu Akdeniz'in kıyılarından daha ılıman olacak, diye temin etti Wilson.
Denizlerin tuzu çekilip tatlı suya, göller limonataya dönüşecekti.
Yapılan bütün hesaplara göre, onların yaşadığı zamana denk düşen bu ideal dünyada, Homeros kalitesinde otuz yedi milyon şair, büyük Isaac Newton ile boy ölçüşebilecek dokuz milyon matematikçi, Moliere olarak adlandırılmayı hak edecek kalitede yedi milyon oyun yazan olacaktı. Wilson'a göre, Fourier'nin teorilerindeki berraklığın tarihte bir karşılığı yoktu. Çürütülemez, sağlam bir yapısı vardı, Örnek gösterilebilecek alt başlıklara ayrılmıştı: Cis–lude, Trance–appendice, özellikle hayvanlardan alacakları yedek organlarla nasıl ölümsüzlüğe erişileceğinin anlatıldığı Utıer–lounge anılmalıydı. Wilson'a göre Fourier'nin dünyası hayal edilebileceklerin en iyisiydi. İnsanlar birbirine bağlı topluluklar olan falanjlarda yaşayacaktı, her falanj tam tamına 1652 kişiden oluşacaktı. Toprak ne veriyorsa onlar tüketilecek, mallar paylaşılacak ve kararlar köyün meydanında tartışılarak alınacaktı.
...