Atatürk ve Edebiyat
O, edebiyatı; bir fikrin, bir davanın duyurma, uyarma ve yayma aracı olarak, yani sanat toplum içindir anlamında ele alıyordu.
Sayfa 19 - Kırmızı Beyaz YayıneviKitabı okuyor
Edebiyat ve sanat dünyasında yalnız dahiler vardır. Ondan ötesi, bir alay zavallı taklitçi, bir alay zavallı maskaradır.
Reklam
Edebiyat tarihçileri Fazıl'dan bahsederlerken, onun divan şairleri içerisinde günlük olaylardan en fazla yararlanan kişi olduğunu, ama şiirlerinin sanat açısından zayıf ve biraz da kaba kaldığını söylüyorlar. Zayıflığın nedeni, dilinin kemiği olmayışı.
Sanat, yüksek nitelikli bir çabadır. Aslında söylenmesi gereken budur. Ya da daha gösterişli bir laf istenirse: Sanat, insanın yaptıklarıy­la açığa çıkardığı Tann'dır.
Sayfa 265 - 2023, Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Kendine özgü bir sanat anlayışı, sınırlı bir duygu ve şiir dünyası, sanatlı bir dili, İslâm dini ve tasavvufa dayalı bir düşünce örgüsü bulunan şekilci, kuralcı ve idealist Türk Edebiyatı'na divan edebiyatı denir.
Sanat, edebiyat, eylem üçlüsünden, gerçekten olağanüstü güzellikte, ışıltılı ve yeni bir mozaik çıkıyor ortaya. Salt alınterini, emeği birincil ölçüt olarak gören bir savaşımın yerli ve evrensel belgesi bu!
Reklam
İkinci karşılaşmalarında Léon, belli ki üvey babasından dayak yemiş olan ve bu yüzden ağzı burnu kan içindeki Mathilda'ya mendilini uzatır. Mathilda kanlı burnunu silerken sorar: "Hayat hep bu kadar zor mu, yoksa sadece çocukken mi böyle?" Léon birkaç saniye düşünür
Maziye bakmadan, onu öğrenip gerekli dersleri çıkarmadan bugün yaşadıklarınızın ne anlama geldiğini, yani hâlinizi değerlendirebilir misiniz? Bu hiçbir açıdan mümkün değildir. Başarı mı istiyorsunuz, o zaman maziyi bilmekle yükümlüsünüz. Çünkü istikbalde nereye gitmeniz gerektiğini size en iyi mazi söyler. Mazi ne diyecek o zaman bize biliyor musunuz? Bütün dünyanın hayranlık duyduğu Süleymaniye'den, Selimiye'den daha üstün eserler ortaya koymanız lazım. Şiirde, sanatta, edebiyatta dünyanın hayranlıkla okuyacağı yeni mazmunlar, benzetmeler, imgeler, teşbihler ortaya koymalı şairlerimiz. Bestekârlarımız öyle besteler yapmalı ki Dede Efendi'yi, Itri'yi geride bırakmalı ve dinleyenin başını döndürmeli. Yönetimi bir sanat olarak ele alıp öyle bir yönetim tarzı ortaya koymalıyız ki dünya hayranlıkla izlemeli bizi. Zulmün olmadığı, zalimin alkış- lanmadığı, mazlumun öncülüğümüzden gurur duyduğu bir dünya hayal ediyorum. Zalimlerin çiçeklerle karşılanmadığı, zalimlerden utanılan bir dünya hayal ediyorum. Zulme bulaşan birinin, "Eyvah, ben ne yaptım!" dediği bir dünya... İşte bunu ancak maziye baktığımızda, atalarımızın kurduğu dünyayı gördüğümüzde hayal edebiliriz. Çünkü onlar böyle bir dünya için savaştılar. Maziye bakmayanın hâlini anlaması mümkün değildir. Halini bilmeyenin de istikbalinden söz edilemez.
Sayfa 51 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Elhamdülillah hâlâ böyle hissettirenler var.
Anlatacağı bir yığın şey vardı. Ve konuşmayı sevenlerden, onu sanat hâline getirenlerdendi.
Şiirin nasıl bir yol izlediğini anlamıyorsunuz. Fuzuli'nin saf ve içten şiirine tercüman olan o temiz dilin üzerine sanat gibi, süs gibi iki belayı musallat etmişler; dilde onlardan başka bir şey bırakmamışlar, öyle şeyler söylenmiş ki sahiplerine şair demekten çok kuyumcu denebilir. Bir ucundan tutulsa da silkilse taş parçalarından başka bir şey dökülmeyecek... Dili donmuş bir kütle haline getirmişler. Bakiler, Nedimler, o deha perisinin alınlarına tanrısal bir ışık nur koyduğu adamlar, bu dilden bu ne çıkarabileceklerinde şaşırmış kalmışlar; dili - üstünü örten süs ve yapmacık yükünün altında zayıf, sarı, artık görülemeyecek, belki yol denebilecek bir duruma gelen ruhu - Veysilerin, Nergisilerin eline vermişler, o güzel Türkçeye bilmece söylemişler. Bunu inkâr etmek mümkün değil.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.