1930'ların ikinci yarısından itibaren Türkiye' de nasyonal sosyalizmin ve faşist ideolojinin tezlerini Türk milliyetçiliğiyle birleştirmeye yönelik girişimler ortaya çıkar. Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Zeki Velidi Togan gibi isimlerin çıkardığı Ergenekon, Gökbörü, Bozkurt vb. dergilerde Nazi ırk kuramı Türklüğe uyarlanır, "Deutschland Über
Cumhuriyet rejiminin siyasal iyi anlayışı modernist, Batılı, “muasır medeniyeti” milli devlet formasyonu içinde Türkiye‘ye taşımak temeli üzerinde şekillenmektedir. İnsanın kendi kaderine hakim olabilecek fikrine dayalı “yeni bir onur anlayışı” yerleştirilmeye çalışıldı; dini geleneksel kültür ve buna dayalı gelenekler, modernlikle bağdaşması mümkün olmayan etnik aidiyetler, ortaçağ kalıntıları olarak algılandı. Haklardan ziyade devlete/millete karşı sorumlulukları öne çıkaran bir vatandaşlık kavramlaştırılması benimsendi. Devletin ekonomik/toplumsal/siyasal hayatı elden geldiğince kontrol etmesi felsefesi yankı buldu. İlerlemenin temeli olan bilimi engellediği düşünülen hurafe İslâma karşı tedbirler alınırken, Türk etnik kimliğini merkeze alan seküler milliyetçilik, geleneksel değerlerin yerini alabilecek yeni bir kolektif inanç gibi sunulmaya çalışıldı. Bir yandan millet idealize edilirken, diğer yandan da, milletin görünür somut fertleri, ideal kavramlaştırmalara uymadıkları gerekçesiyle küçümsendiler, kınandılar. Nobert Elias Güce sahip olan grupların, güce sahip olmayan diğerlerine kıyasla kendilerini “insan olarak da daha iyi” olduklarına inanma eğilimi içinde olduklarını söylerken önemli bir noktaya temas eder.
Reklam
Türkiye Cumhutiyeti ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ulus devlet kurgusu ve Atatürk milliyetçiliği anlayışı Gökalp'in ulusçuluk ve Türkçülük anlayışının izlerini taşır.
2008 yılında Washington D.C.’de, henüz bir doktora öğrencisiyken gittiğim ve tüm yükseköğrenim hayatı başkentlerde geçen biri olarak artık müdavimi olduğum elçilik resepsiyonlarından birinde bir Türk akademisyen, geri kalmamızın nedenini “Gök Tengri’den vazgeçip Arapların dinini almak” olarak gösterince, sahaf köşelerinde Samsun 216 içen amcalardan duymaya alıştığım böyle ipe sapa gelmez görüşlerin okyanusları aşabildiğini görmek beni çok şaşırtmıştı. Ancak, bu muhteşem (!) fikrin tarihsel değil, siyasal nedenlerle ortaya atıldığını ve hiçbir Türk’ün ne kadar yetenekli olursa olsun (kim kendisini başka türlü hayal eder ki?) kendisinden genç birini saygı çerçevesinde dinlemeyeceğini bildiğim için, karşı bir tez ortaya koymadan, ikiyüzlü bir gülümsemeyle olay yerinden uzaklaşmayı tercih ettim. İtalyanların da dediği gibi: Battaglia persa! *kayıp muharebe
"Fatih Sultan Mehmet şunu yaptı, Yavuz Sultan Selim bunu yaptı diye geçmişiyle övünmek milliyetçilik değildir.Milliyetçilik toplumların o anda kendi yaptıkları işlerle övünebilmesidir.Sen dünyayla yarış edebiliyor musun? Yani başka ülkelerle yarış edebilecek adamların var mı? Daha iyi ressamın, sanatçın, tüccarın, politikacın var mı ?"
Sayfa 146 - DoraKitabı okudu
Türk, Türkmen ve Yörük
... Osmanlı yazılı ve sözlü kültüründe Türk kavramı yerleşik ahali anlamında kullanılıyordu. XX. yüzyılın başlarına kadar Anadolu'da Türk adının yanı sıra Türkmen ve Yörük adlarının kullanılmasının sebebi onların konargöçer hayatı devam ettirmesinden kaynaklanıyordu ve siyasal geçmişi ne olursa olsun tüm konargöçerler için kullanılan isimlerdi.
Sayfa 20 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
Reklam
78 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.