Ne zaman kısmi bir hakikate mutlak geçerlilik atfedilse o hakikat intikamını almıştır.
Acaba insan yalnız duygularını mı izler, bugün farz edildiği üzere o, kendisini bilinçdışı arzu dalgalarının yahut mülayim heves esintilerinin savurduğu şeyleri mi yapar ve hisseder, hatta düşünür?
Acaba -yine bugün farz edildiği üzere- takip ettiği yol, daha ziyade aklın ve iradenin yolu mudur?
Bugün farz edildiği üzere belli duyguların, mesela cinsi olanların peşinden mi gider? Yoksa yine bugün farz edildiği üzere her şeyden önce cinsi şartların değil de iktisadi olanların psikolojik etkisini mi izler?
insan gibi karmaşık bir bünyeye bir çok cephesinden bakıp teorik yapı itibariyle eksen olarak şunu veya bunu seçebilirsiniz: Böylelikle ortaya kısmi hakikatler çıkar, onların birbirlerine nüfuz etmesiyle de hakikat yavaş yavaş daha da büyür: Acaba gerçekten de daha çok büyür mü? Ne zaman kısmi bir hakikate mutlak geçerlilik atfedilse o hakikat intikamını almıştır. Diğer taraftan o kısmi hakikat gözde bu kadar büyü tülmese ona ulaşmak da pek mümkün olmazdı. İşte hakikatin ve duygunun tarihleri birbirleriyle böylece türlü ilişkiler içerisinde bulunur ama o ilişkilerde duygunun tarihi karanlıkta kalır.
Sayfa 453 - Aylak Adam Yayınları