Ne zaman kısmi bir hakikate mutlak geçerlilik atfedilse o hakikat intikamı­nı almıştır. Acaba insan yalnız duygu­larını mı izler, bugün farz edildiği üzere o, kendisini bilinçdışı arzu dalgalarının yahut mülayim heves esintilerinin savurduğu şeyleri mi yapar ve hisseder, hatta düşünür? Acaba -yine bugün farz edildiği üzere- takip ettiği yol, daha ziyade aklın ve iradenin yolu mudur? Bugün farz edildiği üzere belli duyguların, mesela cinsi olanların peşinden mi gider? Yoksa yine bugün farz edildiği üzere her şeyden önce cinsi şartların değil de iktisadi olanların psikolojik etkisini mi izler? insan gibi karmaşık bir bünyeye bir­ çok cephesinden bakıp teorik yapı itibariyle eksen olarak şunu veya bunu seçebilirsiniz: Böylelikle ortaya kısmi hakikatler çıkar, onların birbirlerine nüfuz etmesiyle de hakikat yavaş yavaş daha da büyür: Acaba gerçekten de daha çok büyür mü? Ne zaman kısmi bir hakikate mutlak geçerlilik atfedilse o hakikat intikamı­nı almıştır. Diğer taraftan o kısmi hakikat gözde bu kadar büyü­ tülmese ona ulaşmak da pek mümkün olmazdı. İşte hakikatin ve duygunun tarihleri birbirleriyle böylece türlü ilişkiler içerisinde bulunur ama o ilişkilerde duygunun tarihi karanlıkta kalır.
Sayfa 453 - Aylak Adam Yayınları
Yahudilerin Filistin'deki hak iddiaları müslüman Arapların bu topraklardaki hakları ile çelişmektedir. Filistin halki bu toprakları, İsrail oğullarınin kendi devletlerini (Hz. Davud'un krallığı) kurmasından 1.500 yıl önce imar etmiş ve Yahudi devletinin kurulduğu dönemde de burada kalmaya devam etmiştir. Sonrasında ise günümüze kadar Yahudilerin bu topraklarla olan bağı kesilmiştir. Tarihi hakikatler, Filistin topraklarının müslüman Araplara ait olduğunu göstermektedir. Zira müslüman Araplar, bu topraklara Hz. Davud tarafından kurulan İsrail oğullarına ait ilk devletten(Hz. Davud'un krallığı) 1.500 yıl önce yerleşmişlerdir.
Reklam
Foucault
Ben hakikate, değişik hakikatler ve hakikati ifade etmenin değişik yolları bulunduğunu düşünmeyecek kadar çok inanıyorum. [A]ma hakikati bilirsem, kendimin değişeceğini de biliyorum. O zaman belki de kurtulacağım. Belki de öleceğim. Ama zaten benim için hepsi aynı şey. Benim yapmaya çalıştığım şey, düşüncenin hakikat ile girdiği ilişkilerin tarihini yazmaya çalışmaktır: hakikatin düşüncesi olarak düşüncenin tarihi. Benim için hakikatin var olmadığını söyleyenlerin hepsi, sorunları basitleştirmeye eğilimli kafalardır.
Dinde olmadığı halde din namına ileri sürülen çürük fikirler ile dinde olduğu halde terk edilmiş ve gizli kalmış hakikatler arasında şaşakalmak.
XVII. yüzyılda dilenciliğin en mühim merkezi Paris şehridir. Muazzam bir teşkilatı olan bu eski Paris dilencilerinin iki gelir kaynağı vardır: Biri dilencilik biri de hırsızlık... Fransa Enstitüsü azalarından F. Funck Brentano'nun kaydına göre 1610-1643 tarihleri arasında saltanat sürmüş olan XIII. Louis'nin son yıllarında Paris dilencilerinin sayısı kırk bini bulmuştur. Ve bu da o zaman ki şehir nüfusunun mühim bir kısmı demektir. Buna mukabil, eski Türkiye'nin azamet devrinde memleketimizi yıllarca tetkik etmiş, Batı yazarları Türkler içinde dilenci olmadığını tespit etmekte ittifak etmişlerdir.
Zeki Velidî Togan: Zeki Velidi, tarihçilik ve Türk Dünyası konusunda Atsız'ı en çok etkileyen kişidir. Atsız, lisans döneminde hocası da olan Zeki Velidi ile asistanlık yıllarında çok yakın çalışmıştır. Togan'ın eski harflerle yazılmış notlarını o yıllarda Atsız okuyup temize çekmiştir. 1939'da Togan yurt dışından döndükten sonra da
Reklam
215 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.