Sevmek de yetmiyormuş çok eskiden rastlaşacaktık. Vesikalı Yarim (1968)
Sayfa 4
Yarim Haziran
Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran ıssız bir sahil kasabasında yakaladığınız bir geniş zamanda, geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman arasında gidip gelirken en çok ne gelirdi aklınıza?... Burada gündoğumu var, günbatımı var, balık vakti var, ama saat yok... Katran karası bir geceyi haziran bulutlarının arasında yırtık, aralıklarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay... ‘Sana samanyolu uzattım’ dedi ve bütün gökkubbeyi toprağıne indirmiş gibi mağrur, oynadığı koltuğumun başucunda... Ayla yıkanmanın sürdüğüm bir süre sonra ... penceremi değiştirip onu aldım. Dolunay, samanyolundan ışıklarla eteklerinde; ‘Haydi’ diyordu penceremin gösterdiği; ‘Haydi... ebedi baharın ülkesine...’ Lakin dolunaya inat; bitkin ve naçar ki hayat... kopamadığım akşam kaldığın, dünyevi kederlerden... Açıp penceremi, salıverdim dolunayım, Cahit Külebi’den bir şiir fısıldayarak kulağına: ‘Bir gün geleceğim / alıp şu başlangıcım / bir gün geleceğim / belki de Haziran / bulunabilir naaşımı / belki de Haziran...’ Haziran, bir ozanın naaşını kaldırırken, dolunay samanyolu boyunca efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaşır. Bakakaldım... Ne gözüm alabildim, ne göze alabildim…
Reklam
Sokaktan adamlar geçiyordu. Alınlarında belki de geçen hafta batmış bir güneşten arta kalan yarım aydınlık... Ve çevrelerini saran akşam sisine doğru yok olan sahipsiz gövdeler. Bir sahipleri olması gerekmez miydi ama? Bu kadar acının bir sahibi olmalıydı hiç değilse... Çünkü yürürlerken bir yerlerinde, bir kemik sızlıyor gibiydi.
Cumartesi Günleri Sohbetleri: Devlet gazetesinin bürosunun olduğu KÜBİTEM'in sohbet bakımindan en canlı olduğu zaman cumartesi günü öğleden sonralarıydı. O yıllarda cumartesi günleri yarım gün mesai yapılırdı. Okulundan çıkan öğretim üyesi, öğretmen, öğrenci ile bürokratlar KÜBİTEM’e uğrarlar ve birer sohbet halkası oluştururlardı. Bunlar:
“1977 Haziran ayında İstanbul’da bir sermaye partisi olan CHP işçi ve emekçi oyların çok büyük bir bölümünü toplar; tüm eksikliklerine rağmen sosyalizm adına seçime giren bir parti ancak beş bin oy alırken, 1977 Mayıs ayında Taksim Alanı’nda yarım milyona yakın işçi ve emekçinin toplanmış olması fazla anlamlı değildir. Sadece güzel bir gösteridir.” YALÇIN KÜÇÜK
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Reklam
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
Bostancı'daki Ev Hasan Oraltay da Bostancı'dan Daire Alıyor Atsız, Ali Bek Hakimle Daireyi Geziyor 1971 yılında Atsız bir de yeni yapılmakta olan ev işiyle uğraşmaktadır. Nejdet Sançar'ın Bostancı'da bir arsası vardır ve arsa üzerine dört katlı bir apartman yapılmaktadır. Apartman bitince Sançar ve Atsız orada
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.