“Aşkın en yüce işlevi,sevilen insanı özgün ve yeri doldurulmaz biri yapmasıdır. Ama aşıklar yine de kavga eder. Çoğunlukla aralarındaki havayı yeni baştan elektriklendirebilmek, ilişkilerini canlı tutabilmek için ederler bu kavgaları. Böyle bir kavgayı başlatabilmek için, genellikle cinsel kıskançlık denilen o terli kimono, sandıktan hışımla çıkarılır.Hoş onun yerine hangi bahane kullanılsa yine olur. Çatışmanın pancar derinliğindeki topraklara kök salmış sorunlardan kaynaklanması pek ender bir olaydır. Ama olduğu zaman, ona özel bir hüzün eşlik eder; çünkü zihin iyileşmesi kalbinkinden çok daha yavaştır ve bu tür kavgalar çok uzun zamandan beri başarılı olagelmiş birliktelikleri bile yıkabilirler”
Öğrencilerini cezalandıran erkek hocaların sayısı genellikle fazladır ama Şunkin gibi erkek öğrencilerini döven kadın hocalar çok ender görülür. Onun bu tür davranışlarının gizli kalmış sadist eğilimlerinden kaynaklandığını söyleyenler, ders vermenin ise bu sapık cinsel eğilimlerini tatmin etmek için bir bahane olduğu şeklinde yorumlayanlar olmuştur. Aradan geçen onca yıldan sonra bu savın doğru olup olmadığını tahkik etmemiz mümkün değil. Çocuklar evcilik oynadıkları zaman bile genellikle yetişkinleri taklit ederler. Gerçi Şunkin öğrencilik hayatı boyunca hocasının gözbebeği olduğu için ondan bir fiske bile yememişti ama onun kullandığı şiddet yöntemlerinin farkındaydı ve herhalde o çocuk kafasıyla hocaların böyle davranması gerektiği kanısına varmış olmalıydı.
Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulmaz biri yapmasıdır. Ama âşıklar yine de kavga eder. Çoğunlukla aralarındaki havayı yeni baştan elektriklendirebilmek, ilişkilerini canlı tutabilmek için ederler bu kavgaları. Böyle bir kavgayı başlatabilmek için, genellikle cinsel kıskançlık denilen o terli kimono, sandıktan hışımla çıkarılır. Hoş onun yerine hangi bahane kullanılsa yine olur. Çatışmanın pancar derinliğindeki topraklara kök salmış sorunlardan kaynaklanması pek ender bir olaydır. Ama olduğu zaman, ona özel bir hüzün eşlik eder; çünkü zihnin iyileşmesi kalbinkinden çok daha yavaştır ve bu tür kavgalar çok uzun zamandan beri başarılı olagelmiş birliktelikleri bile yıkabilirler.
Çarşamba belediye başkanının oğlu Ferhan, Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmeni Tahir Alangu’dan önlerindeki edebiyat ders kitabını çöpe atmalarını emrini işitince şaşırır. Bazı kitapların çöpe layık olduğunu düşünür mü,bilmem. Nihat Sami Banarlı’nın edebiyat kitabı atılarak, Alangu’nun muhteşem anarşist tavrıyla bir Sait Faik kitabı temin edinilir. Bir başka dünya açılır önünde Ferhan’ın. Bir sonraki hafta ‘’Semaver’’ öyküsü okunarak başlanır derse. Menduh Şevket Esandal, Çehov, Böll, Dürrenmatt okunur yıl boyu. Bir gün Alangu ‘’Sen, sen,sen’’ Sizler yazar olacaksınız, bu işin peşini bırakmayın…Çok okuyun! der.’’ Bu küçük çocuklar Nedim Gürsel, Selim İleri, Mahir Şaul, Engin Ardıç, İzzet Yaşar ve Ferhan Şensoy’dur.
Pera’daki Hayalet/Ferhan Şensoy
Aşkın bir amacı yoktur, her ne kadar pek çok kişi ”Elbette vardır!” dese de. Derler ki, cinsel gereksinimlerimizi karşılamamızı, evlenmemizi, çocuk sahibi olmamızı ve orta sınıfa özgü normal bir hayat sürmemizi sağlayan aşktır. Aşkın amacı budur. Aşkın, hedefsiz aşkın, yalnızca sevme ediminin kendisinin önem taşıdığı aşkın bugünlerde bu denli ender olmasının nedeni de budur. Bu tür aşkta kilit rol oynayan tüketme değil, varolmadır. Bu, insanın kedisini ifade etmesi, insani yeteneklerimizin etkisini göstermesidir.