Zira Yaradan, her yarattığının sebepli ve lüzumlu olduğunu bildiğinden, lâtif kokulu nebat kadar pis kokulu otu da makbul tutmasını bilirdi. Halbuki insanoğlu böyle miydi? Mantığına ve akl-ı selimine perde çeken menfaatçiliğiyle yaptığı içtimai, mâlî, iktisâdî ve vicdânî tasnifte, kendinden bir aşağısını ezmek, çomak altındaki çelik gibi, şehvetleri ihtirasları ardınca oradan oraya sıçratmak mücadelesi içinde, hem-cinsine nasıl kıymış "her şey benim olsun, hizmetimi gören ne ölsün ne onsun!" diyebilmek gaflet ve egoizmine nasıl esir olmuştu?
Sayfa 181 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1982 BaskısıKitabı okuyor
Mayıs ayında süt içmek, sütlü tatlı yemek, İstanbul'un yerleşmiş adetlerinden biriydi. Alibey Köyü, Kâğıthane Köyü gibi mandıraları bol, civar köylerden gelen koyun sütleri bu ay içinde mahallelerde satılırdı.
Sayfa 163 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1982 BaskısıKitabı okuyor
Reklam
O devirlerde hayatın merkezi ev idi. Doğumlar, ölümler, evlenmeler hep orada olur; imkân el verdiği ölçüde ev, eğlenceleri de gene içine alırdı. Zira insanlar henüz yerlerinden yurtlarından soğumamış ve aile müessesesi kapalı sınıf şuurunu kaybederek durağını sokağa, kendi dışına nakletmemişti.
Sayfa 162 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1982 BaskısıKitabı okuyor
Devlet büyüklerinin ve şehir zenginlerinin kadınları ise, ekseriya topuklarını döğen ipek şalvar ve üstüne de elmas düğmelerle iliklenmiş bir gömlek giyerlerdi, bunun üstüne de sırma işlemeli ve gene düğmeleri inci ve mücevherden olan bir elbise ve bellerine de mücevherli veya som altın ya da gümüşten kemer takarlardı. Başlarındaki renk renk hotozların mutlaka inci ve cevahirden, zümrüt ve yakuttan gülleri çıçekleri, perişanları olurdu.
Sayfa 154 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1982 BaskısıKitabı okuyor
Defterdar'daki Neşat-abad Kasrı'nın zarafetini hâlâ kulaktan kulağa söyliyenler vardı: "Öyle bir divânhânesi varmış ki oraya giren, kendisinin dünyada olduğunu unuturmuş..."
Sayfa 151 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1982 BaskısıKitabı okuyor
Hele bir Rum sakız leblebicisi vardı ki, yalnız malını satmaz, aynı zamanda oynayıp zıplar: Dibidak, dibidak.. duman vapur, sicak sicak! diye güler yüzü etrafa neş'e saçarken, mahallenin çocukları da başına toplanırdı.
Sayfa 146 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1982 BaskısıKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.