Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zira biz, susuzluktan dilim dilim çatlamış toprakların suya olan ihtiyacı kadar sünnete muhtacız.
"Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine yardım etmekte bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar" (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66). "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez; haksızlık yapmaz; onu düşmana teslim etmez" (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58).
Reklam
Musa peygamberi firavunun sarayında büyüten ve onun eliyle besleyip koruyan Allah, peygamberimizi de başka bir Allah düşmanının; kur' anda, karısıyla birlikte alevli bir ateşe gireceği bildirilen amcası Ebu leheb'in eliyle koruyordu.
Azılı müşriklerden gaytala'nın oğlu, ona(Hz. Muhammed) sövüp saldırmak üzereyken, Ebu leheb yetişti ve o adamı döverek yere düşürdü. İnanılmaz bir olay yaşanıyordu.
Siz bize "Kur'an'a inanın ve aklınıza güvenin" diyorsunuz. Halbuki Allah'ın Resûlü "size iki şey bıraktım; onlara sımsıkı yapıştığınız sürece yolunuzu sapıtmazsınız: "Biri Allah'ın Kitab'ı, diğeri Resûlü'nün sünneti" (Muvatta', Kader 3) buyuruyor. Biz aklımızı rastgele değil, Kur'an'ın ve Sünnet-i Resûlullah'ın rehberliğinde kullanırız. Hadislerin bir kısmının Allah tarafından Efendi- miz'e ilham edildiğini, bir kısmının da, onun vahiyle aydınlanan aklının mahsûlü olduğunu kabul eder ve onun aklını kendi aklımıza tercih ederiz. Aklına çok güvenen şeytanın nasıl sapıttığını Kur'ân-ı Kerîm'de okuyup dururken sizin tavsiyenize inanmak aptallık olmaz mı?
Reklam
Çok net
Nahl sûresinin 44. ve 64. âyetlerinde Hz. Peygamber'e hitaben, ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için sana Kur'an'ı indirdik buyuruluyor. Demek ki Peygamber Efendimiz'in görevi Kur'ân-ı 'Kerîm'i açıklamaktır. Bunun anlamı, onun açıklamaları olmadan Kur'an'ın yeterince anlaşılamayacağıdır. Haydi diyelim ki, pek çok âyette emredilen "Allah'a ve Resûl'e itaat edin!" emrini; "Peygamber size ne ver-diyse onu alın, size ne yasaklegamber size never durun" (Haşr 49/7) âyetini ve bir konuda anlaşmazlığa düşünce onu Allah'a yani Kur'an'a, yahut Peygamber'e yani onun sünnetine ve hadisine götürmemizi ve onların vereceği tâlimata göre hareket etmemizi öngö- ren Kur'an buyruğunu (Nisā 4/59) bizim anladığımız gibi "Peygamber'in sözüne itaat edin" şeklinde anlamıyorsunuz; pekâlâ, Resûlullah'a Kur'an'ı açıklama (beyân) görevi Allah Teâlâ tarafından verilmişken, bunu nasıl gözardı ediyorsunuz? Sizin de bildiğiniz gibi ashâb-ı kirâm zor durumda kalınca, ellerinde Kur'an olduğu halde yine de gidip Resûlullah'a danışıyor ve böylece sıkıntılarını hallediyorlardı. Kur'an'ı ashâb-ı kirâm kadar anlamayan bizler hadislere daha çok muhtaç olduğumuz halde, bu peygamber mirasını, yani bizim mânevî servetimizi nasıl devre dışı bırakabiliyorsunuz? Aklınız ve vicdanınız bunu nasıl kabul edebiliyor?
Kur'ân-ı Kerim'de buyurulduğu gibi, Resûlullah'ın davranışlarında bizim için bitip tükenmeyen örnekler vardır. Onun aile hayatını bilen, iyi geçim konusundaki hallerinden dersler ve ibretler alan kimseler, dünyada mutlu yaşadıkları gibi ahiret saadetini de kolayca elde ederler.
Fahr-i Cihân'ın hizmetine başladığı zaman dokuz yaşında küçük bir çocuk olan Enes, namaz kılarken sağa sola bakmış olmalı ki, Sevgi Çağlayanı Efendimiz ona bu kusurunu pek tatlı bir şekilde hatırlattı: "Yavrucuğum! Namaz kılarken sağa sola bakınma. Çünkü namazda sağa sola bakınmak bütün sevapları alıp götürür. Kendini tutamıyor, mutlaka bakman gerekiyorsa, farz namazlarda değil nâfile namazlarda bak” dedi. Tirmizî
Onun sünneti bilinmeden ve tatbik edilmeden, Kur’an’a göre yaşanamaz.
587 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.