Gönderi

Çok net
Nahl sûresinin 44. ve 64. âyetlerinde Hz. Peygamber'e hitaben, ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için sana Kur'an'ı indirdik buyuruluyor. Demek ki Peygamber Efendimiz'in görevi Kur'ân-ı 'Kerîm'i açıklamaktır. Bunun anlamı, onun açıklamaları olmadan Kur'an'ın yeterince anlaşılamayacağıdır. Haydi diyelim ki, pek çok âyette emredilen "Allah'a ve Resûl'e itaat edin!" emrini; "Peygamber size ne ver-diyse onu alın, size ne yasaklegamber size never durun" (Haşr 49/7) âyetini ve bir konuda anlaşmazlığa düşünce onu Allah'a yani Kur'an'a, yahut Peygamber'e yani onun sünnetine ve hadisine götürmemizi ve onların vereceği tâlimata göre hareket etmemizi öngö- ren Kur'an buyruğunu (Nisā 4/59) bizim anladığımız gibi "Peygamber'in sözüne itaat edin" şeklinde anlamıyorsunuz; pekâlâ, Resûlullah'a Kur'an'ı açıklama (beyân) görevi Allah Teâlâ tarafından verilmişken, bunu nasıl gözardı ediyorsunuz? Sizin de bildiğiniz gibi ashâb-ı kirâm zor durumda kalınca, ellerinde Kur'an olduğu halde yine de gidip Resûlullah'a danışıyor ve böylece sıkıntılarını hallediyorlardı. Kur'an'ı ashâb-ı kirâm kadar anlamayan bizler hadislere daha çok muhtaç olduğumuz halde, bu peygamber mirasını, yani bizim mânevî servetimizi nasıl devre dışı bırakabiliyorsunuz? Aklınız ve vicdanınız bunu nasıl kabul edebiliyor?
·
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.