İşgalin öncesinde ve bütün çatışmalar boyunca, özgürlükten ve demokrasiden çok söz edildiği doğru. Bu tür sözlere en eski çağlardan beri, dünyanın her yerinde rastlanmıştır; askeri bir operasyonun amaçları ne olursa olsun, onun adalet adına, uygarlık adına, Tanrı ve peygamberleri adına, ezilenler adına ve elbette, meşru müdafaa ve barış aşkı adına yürütüldüğünü söylemek yeğlenir. Asıl gerekçelerinin intikam, açgözlülük, fanatizm, hoşgörüsüzlük, egemen olma isteği ya da muhaliflerini susturma arzusu olduğunu söylemek hiçbir liderin işine gelmez.
Gerçek niyetleri soylu maskelerin altına gizlemek propagandacıların işidir, onların yalanlarını ortaya çıkarıp maskelerini düşürmek amacıyla eylemleri değerlendirme rolü de özgür yurttaşlara düşer.
Kaybettiğimiz bir şey var, İslam toplumu merhamet ve adalet üzerine kuruluydu. Biz bunu kaybettik. İslam dünyasında sosyal adaletten neden söz edemiyoruz ? Eğer biz Kur'an'ı doğru anlasaydık bunu topluma da aktaracaktık.
Bakınız, '' Din bir vicdanı işi'' değil: '' Vicdanla başlayan bir iştir. Kökünde sevgi ve merhamet ,gövdesinde akıl ve vicdan, dallarında özgürlük ve adalet, meyvelerinde ise dünya ve ahiret mutluluğu vardır.
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz nietzche biraz kant kafan karışmış belki
Parlament'i de bozdular tutunacak dalımiz mi kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak