Gitgide alışıyorum sana....
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile
Geceye karışıyor gündüz
huzurlu dalgalar
altına bürülü
sarmaş - dolaş...
Mutluluk nasıl da
sere - serpe kollarındaydı
Öğle uykusunda
şimdi
akşam serinliğinde
nefes alıp - veren
yorgun kaya, ılık...
Yeşil ışıkların soğukluğunda
oynaş mutluluk;
yanında karanlık uçurum
derin sonsuzluk.
Hayatımın en güzel günü
akşamın alacakaranlığında yitik.
Kurumuş, yorgun gözlerinde alev;
ruhun, ermiş taşkın gözyaşı denizi;
aşkın erguvanı akıyor
beyaz köpüklü denizlerde
sakin ve huzur dolu
ve sen
mutluluğun son kararsızlığında
tek başına...
Yemekleri bilmeyip bana da aynısından diyen müşteri gibi kitaba bakıyorum.
“Zekâ, cesaret ve iyi niyetin birleştiği noktaya erişmek istiyorum. Bir şeyden korkacaksam, parasızlıktan değil, kendi gerçeğimi bulamamaktan korkmak istiyorum. Parça başı doğrularla avunmak yerine, bütünü kucaklamak istiyorum. Ağzımdan çıkan her sözün, her kelimenin doğru olmasını istiyorum.
Ayağı yere basmayan bir malumat istifçisi, bir