Bir Güvercin Ağlıyor Rüyalarımda Ben Barış Oluyorum
Rüyalarımda:
Tekrar tekrar kıyameti yaşatıyorlar bana,
Sarmışlar dört bir yanımdan, kılıçlar çekilmiş kınından, ben yakarış oluyorum.
Çöller, ırmaklar, denizler kıpkızıl, yıldızlara sıçramış kan.
Bir güvercin ağlıyor korkusundan, ben barış oluyorum.
Kerbelâda bir kuyuyum, içinin suyuyum
Savaş meydanında bir erim, kurşun yemiş miğferim.
Güya ‘Dünya temizlenmezmiş ölüm olmaksızın’
Beni kaldırım taşı sanıyorlar.
Oysa rüyalarımda:
Ömrümü bağışlıyorum ecelinden önce katledilen çocuklara
Kefen diye benim bedenimi sarıyorlar.
O çocukların kâh yarım kalmış düşü,
kâh yitirdiği gülüşü oluyorum.
Rüyalarımda: yaşamayı haram kılanlara inat
Kaf Dağı'nın doruğunda barış totemi olmak isteyen bir bonzai büyüyor.
Saçları bahar kokan, elleri çiçek tutan çocuklar:
-yazgının yönünü değiştirecek-
barış türküleri söyleyerek içerimde yürüyor.
Taze düşler müjdeleyen, ayazda kalmış bir çocuk arzusuyum ben
Ve bir umut ağacıyım, hep meyve verecek gibi hiç yaprak dökmeyen.
Narsistik Çift : Tolstoy ve Sonya [okumak isterseniz diye bırakıyorum]
1862 yılında otuz iki yaşındaki Lev Tolstoy, henüz on sekizindeki Sonya Behrs ile evlenmeden birkaç gün önce aralarında hiçbir sır olmaması gerektiğine karar verdi. Bu kararın bir parçası olarak günlüklerini ona okuttu ve genç kızın hem ağlaması hem de oldukça kızması onu çok şaşırttı. Günlüklerine eski aşk ilişkilerini yazarken yakında yaşayan
“Özgürlüğümü sınamak için elimi havaya kaldırıp büyük bir güçle indirebilirim. Bunu yaptım. Ama yanımda bir çocuk duruyor, elimi onun üzerinde kaldırıyorum ve aynı güçle çocuğa indirmek istiyorum. İşte bunu yapamam. Bu çocuğa bir köpek saldırırsa, elimi köpeğe kaldırmazlık da edemem.”