Öfkeli kalabalık onun önderliğinde coşmuştu. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes kendince müdürü tehdit ediyordu. "Kibar kavgası" denilen şey, eğer bu duruma aşina biri değilseniz size gerçekten çok komik gelir. "Bakın beyfendi"ler, "bakın hanfendi"ler, "ben saygı duyuyorum, siz de biraz saygılı olun"lar havada uçuşur. Fakirlerin aksine kavga ilerledikçe hasımlar daha da kibarlaşır, diksiyonlar bir bıçak gibi keskinleştikçe, keskinleşir. Kimse karşısındakinin kafasına kürekle, "daş"la vurmaz. Ses tonunun korkutuculuğundan çok, kimin daha düzgün cümleler kurup olayı açıklayabildiği önemlidir.
Doğruluk duygusu,haklı olmanın verdiği doyum,özsaygı,bizi ayakta tutan ya da ilerleten güçlü güdülerdir sevgili beyfendi.Tersine,insanları bundan yoksun bırakırsanız onları kuduz köpeklere çevirirsiniz.
Doğruluk duygusu, haklı olmanın verdiği doyum, kendini değerlendirmenin sevinci, bayım, bizi ayakta tutan ya da ilerleten güçlü güdülerdir sevgili beyfendi. Tersine, insanları bundan yoksun ederseniz, onları kuduz köpeklere çevirirsiniz. Nice suçlar işlenmiştir, sırf kişi hatalı olduğunu görmeye dayanamadığı için! Vaktiyle bir sanayici tanımıştım, mükemmel, herkesçe sevilen bir karısı vardı, ama adam yine de aldatıyordu karısını. Bu adam, haksız olduğu için, bir erdem beratı alamadığı ya da bu berata layık olamadığı için, sözcüğün tam anlamıyla kuduruyordu. Karısı mükemmel davrandıkça, o büsbütün kuduruyordu. Sonunda haksızlığı kendisi için dayanılmaz bir hal aldı. O zaman ne yaptı dersiniz? Onu aldatmayı bıraktı mı? Hayır, öldürdü onu.