Dünyadaki Türk kökenli halkların Türklük kimliği ve bilinci ile bir üst yapı olarak birleşmesi fikrini bütün hayatınca gazetesinde ve risalelerinde savunmuş olan büyük Türkçü İsmail Gaspıralıdır. … İsmail Gaspıralı (1851-1914), bugün içinde doğru olan şu değerlendirmeyi belirtmektedir: “ Kırım’dakiler dahil umum Rusya Müslümanları milli bir uyanışa geçmedikleri takdirde eriyip gitme tehlikesi” karşısındadır. Gaspıralı, ilkin rus boyunduruğu altındaki Müslüman Türk toplumlarının cemaat halinde bir millet haline dönüşmeleri gerektiğini ve İslam dininin bu bakımdan kuvvetli bir faktör olduğunu belirtmektedir. Bu Müslüman halkların ortak dili Türkçedir. Bu Türk halkları birlikte hareket etme imkanını bulurlarsa Rusya’da ve dünyada bir büyük güç olarak ortaya çıkabilir. Bunun en güçlü yolu modern bir eğitim sisteminin Türkler arasında yerleşmiş olmasına bağlıdır. Milli Türk basını bu halkların bilinçlenmesine ve kaynaşmasında yaşamsal bir önem taşımaktadır. … II.meşrutiyet döneminde özellikle yakın arkadaşı Akçura yoluyla İstanbul’da Türkçülük faaliyetlerine kaynak olmaktaydı. Böylece Anadolu’da bir milli Türk devletinin kuruluşunda çarlık boyunduruğa altındaki Türk aydınlarının önemli rol oynadıkları açık bir gerçektir.
İsmail Gaspıralı’ya göre Türk oruklarının birliği fikriKitabı okudu
Mustafa Kemal, Anadolu’da, Türk yurdunda bir Türkiye projesinde Akçura ile düşünce birliğindeydi. Atatürk Cumhuriyet kurulduktan sonra da Yusuf Akçura’yı yanından ayırmadı. Düşüncelerinden ve tavsiyelerinden faydalandı. … Akçura, yeni kurulan Türk Tarih Kurumu Başkanlığını da yapmıştır. Yusuf Akçura, Türk Dünyası’nın birliği ana fikrini, Rus boyunduruğu altındaki Türk memleketlerinin kurtuluşu ve birlikte hareket etmesi idealini savunan Kırımlı İsmail Gaspıralı’nın fikir arkadaşıydı. Yusuf Akçura, Türk dünyasının birliği ve birleşmesi tezini Türkiye’de savunmuştur. Türk dünyasının birliği fikrini, İsmail Gaspıralı, Kırım’da çıkardığı tercüman gazetesinde şöyle formüle etmiştir: “Dilde, fikirde, işte birlik.”
Turancı Türkçülük: İsmail Gaspıralı, Yusuf AkçuraKitabı okudu
Reklam
Bolşevikler devrinde Türk komünistleri, Rusya Türklerinin kalbinde ebedileşen Gaspıralı İsmail Bey'i gözden düşürebilmek, ona çamur atabilmek için birbirleri ile yarış ettiler. Sayıları yok denecek kadar az olan komünist maşası Türklerden Alimcan İbrahimof, Gaspıralı İsmail Bey'i; "kitleyi edebiyatsız ve dilsiz bırakmakla" itham ediyordu. Hatta bu hücumlarını "Tercüman'ın umumi edebi Türk dili kendisi ile kabre gitti" diyecek kadar ileri götürüyordu. Yerli komünist Alimcan İbrahimof'un mesnetsiz adi ithamlarına Prof. Ahmet Caferoğlu şöyle cevap veriyordu: "Acaba öyle mi? Galiba, bu dilsizlikten ve edebiyatsızlıktan bahseden bu Bolşevik kâfirleri, kendileri bile millî dilin ve edebiyatın ne olduğunu henüz anlamamışlardır. Eğer anlamış olsa idiler, milyonlarca Türk'ü bugün alâkadar eden ve onun millî gıdasını teşkil eden dil inkılâbı ve hareketine iştirak edenlere bu kadar haksız ve hürmetsiz ithamlar yağdırmazlardı. Zaten bu ithamların Alimcan İbrahimof'ların kendi fikirlerinden mi, yoksa herhangi bir Rusya "Kommuna"sının emrinden mi çıkan bir sadâ olduğu bizce meçhuldür."
Gaspıralı İsmail Bey, Türk milletinin boylarını birbirine bağlayan en önemli unsurun; "DİL" olduğu görüşündeydi. Türk dünyasında konuşulan büyük, küçük birçok lehçelerden öyle bir ortak lehçe seçilmeliydi ki, Tuna boylarında yaşayan bir Türk'le, Doğu Türkistanlı bir Türk rahatlıkla konuşup anlaşabilmeliydi. Bazı Türk lehçeleri vardı ki, (Yakutça, Çuvaşça) gibi bunlar müstakil bir dile gitmekteydi. Aynı şekilde "DİL BÜTÜNLÜĞÜ" parçalanan milletlerin de akıbeti parçalanmak ve yok olmaktı. Bu gerçeği gören Gaspıralı İsmail Bey, Türk lehçeleri arasında yaratılmaya çalışılan uçurumu kapatmak gayesi ile bütün faaliyet hayatının en önemli kısmını "Dilde Birlik" idesinin tahakkukuna hasretmiştir.
İsmail Bey bir milliyetçidir. İsmail Bey mensup olduğu milleti, yalnız Kırımlılar olarak almıyor; "Türk-Tatar" namı ile anılan kavimlerin tamamını kendi milleti sayıyor. Bu cihetle İsmail Bey'i, "Bütün Türkçü" addetmekte hata yoktur. Bu bakımdan denilebilir ki, Gaspıralı İsmail Bey, "Türk Birliği" ülküsünü ortaya atan ve fiiliyata döken ilk Türk ideoloğudur. İsmail Bey, bütün kuvvetiyle gazetesinde kabileciliğin üstünde Türklük ve Türk birliği olduğunu anlatmaya çalışır; Rusya Türklerinin, Kırgız, Çuvaş, Sart, Özbek, Tatar... gibi kabilelere ayrılmakla değil, Türklüklerini anlayarak birleşmeleriyle kuvvetli, milli ve medeni bir varlık olabileceklerini her vesile ile izaha ve müdafaaya uğraşırdı. Osmanlı İmparatorluğunda o bilhassa Anadolu'yu ve Türk'ü görür Osmanlıcaların Türk kelimesini, Türk halkını unutmalarını, Türk dilini bozmalarını, Türk yurdunun refahını düşünmemelerini o, her vesile ile kendisine has usulcülükle tenkit ederdi.
İsmail Bey'in fikirleri tahlil edilirse "beynelmilelciliğe" karşı olduğu ortaya çıkar. Bu bakımdan İsmail Bey, gerek hümanist ve gerekse sosyalist felsefesine karşıdır. İsmail Bey'in İslamcılığını, beynelmilelciliğe bağlamak yanlış olur. O, daima Türk dünyasının kurtulup yükselmesini, ancak Türk birliği kurulduktan sonra İslam milletlerinin de yükselmesini arzu etmekteydi. Türk dünyasının kurtulması, onda, ülkü, niyet ve hareket şeklinde kendisini gösterir. İslam milletlerinin kurtulması ise sadece bir dua ve temenniden öteye gidememiştir.
Reklam
975 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.