Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anber kokulu rüzgârlar, cevher saçan bulutlar âleme taze hayat verir. Yapraklar inci gibi şebnemlere bezenir. Gülün yüzü ay gibi tazelenir. Sünbül güzel kokusuyla geceleri doldurur. Lâlenin çehresi tüllenir, dünyanın yüzüne parlaklık gelir. Her an bu diyarda nice nice eserler baş gösterir...
Günümüzde pek çok insan, sonradan kendisini suçlu hissedeceği ya da çevresi tarafından suçlanmayla sonuçlanabilecek bazı davranışların yüreklilik olduğu sanısındadır. Bu insanlar kendilerini değil, çevrelerini değiştirmekle işe başladıkları için gerekli etkinliği sağlayamazlar. Çünkü etkinlik kavramı, insanın sonunda zararlı çıkacağı kahramanca görünümlü eylemleri değil, kendisinin ve inançlarının çevresi tarafından da benimsenmesiyle sonuçlanan sistemli bir kararlılığı içerir. Bu, kısa vadede kazanılmak istenen görkemli zaferlerden farklı, sonu gelmeyecek bir satranç oyununu sabırla ve mat olmadan sürdürebilmeyi, bir başka deyişle, kendi varoluşunu ve dış dünya gerçeklerini karşılıklı etkileşim durumunda olan bir süreç olarak kabul edebilmiş olmayı gerektirir. Diğer insanların gerçeklerini anlamaya çalışacağımız yerde, onları dünyada yalnızca kendi gerçeklerimiz varmışçasına yargılamak etkin olabilmemizi engeller ve yalnızlığa yol açar. Kendi benliğine yabancılaşmış bir insanın değerleri ve inançları tehlikeye karşı savunma niteliğinde olduğundan, davranışları da katı, inatçı ve esneklikten yoksundur. Bu, kendi gerçeklerini algılayabilen bir insanın esnek bir biçimde sürdürdüğü kararlılıktan farklıdır.
Reklam
Yaşama etkin bir biçimde katılmayı öğrenememiş kişilerin dış dünyadaki nesnelerle ve diğer insanlarla ilişkileri de ortalama insandan önemli farklılıklar gösterir. Aslında insan ve çevresi tek bir bütündür ve bu beraberlik bir "süreç" olarak yaşanır. Ama bazı insanlarda sürecin yerini sahip olma eğilimi alır. Süreç açık uçlu bir olgudur, bir yaşantı yeni bir yaşantının doğmasına neden olur ve bu böylece sürer gider. Örneğin, bir kadınla bir erkeğin ilişkisi süreç olarak yaşandığında giderek zenginleşir, çünkü beraberlik korkusuzca yaşanır. Ama güvenlik sağlamak amacıyla ilişkiye geçen insanlar için süreç belirsizliklerle dolu ve ürkütücüdür. Bu nedenle başlayan süreçleri en kısa sürede "bağlamak" ve "bir sonuca ulaştırmak" isterler. Bu da sürecin "öldürülmesi" anlamına gelir. Kendilerini ve birbirlerini beraberlikleri içine "kapatma" eğiliminde olan kişiler, süreci yaşamanın sağladığı canlılık ve zenginlikten yoksun kalır ve "ölüm ilişkileri"nin tutsağı olurlar.
Bütün öykülerin ana fikrinin iki çehresi vardır: hayatın devamı; ölümün kaçınılmazlığı.
Dalkavuklar Gecesi'nde Şahıs Kadrosu: Dalkavuklar Gecesi'nde olaylar M. Ö. 14. yüzyılda, Hitit başkenti Hattuşaş'ta geçer. Eserin ana kahramanlarından biri, bugünkü tarih literatüründe I. Şuppiluliuma olarak geçen kral Subbiluliyuma'dır. Eserde zaman ve mekân konusunda ayrıntılar yoktur. Romanda kralın zamaro
*A. Tarkovski'nin aynı adlı filmi için.
NOSTALGHIA* INTRODUCTION- Olmak kış konuklarından bu yeryüzünün ve beklemek... Güzün utancımızı örttüğümüz yapraklarımızı düşürdük karşılıklı, kış çırılçıplak geçti -örtünülmesi gerek bir dahaki güze dek- Geri dönmüyor yapraklar yerine, kapanmıyor yaralar, açık her şey bu üzüntü bedeninde, yeniden varolduğu- nu mu sanmalıyız yaprakların? Bir ansıma penceresi asla diye yanıtlar; arzusu kış çıplaklığıdır, uzlaşmacı örtünme değil, yalın bir şimdilenmesidir üşümenin. Utanç sıcaklığı değil hiçbir zaman. ALLEGRO- Kendinden başka her neni geri iten ve titreten öz; oluş doğrusu, çemberin içkinliği... Saydam yankılanışlarla sunar düşürtücü sevincin ateşini. Ak bedeni kuştüyünün yeniden ve yine her konmayışı toprağa, uçucu teması onun suyla, geri dönüşü bir gökkuşağına. Karanlık ruhu özlemin, ışıltı yükledikçe o densiz din bölgesine, ay dansı acının yayılır geçmişten sonsuza doğru... İncecik uluyarak ince çağrısı yaralı köpeğin, kıpırtısız göl ve çevresi ve dönen MANDALA gözle gök arasında. Sular sular sular. Kızıl, mor, kahverengi, yeşil, mavi, kalın ağır sular... Biriktirilen artmayan akış... Nurdan çehresi yağmurun, kasnağın tepinişi kendi bağnaz çevriminde, çekilişi bir o yandan bu öbür yana yalnızlık ısrarıyla. Una.. una.. è una çığlığıyla o olanın o olmayanı yadsımasından dağılan yaş bağışıyla... sürdürülen canevi yıkımı, sis, buhur ve ıslaklık yemini. Bu bir içim su tığıyla, işlediği dantellerle sonlunun çukurunu sonsuzla dolduran kayra yükü. Coşku külü, ben yangınından sonra doymuş inancın kanıtı. Mart '84
Sayfa 92 - Everest şiirKitabı okuyor
Reklam
Sanatın ruha ilaç olma özelliği..
O kadar katı ve sert bir ruh,bu kadar yumuşak ve bu derece latif ve ince bir ruh haline gelebiliyor. Bu katılığı ona dış etkenlerin empoze ettiği anlaşılıyor. İçinde yer aldığı toplumsal düzen farklı olduğundan böyle olmuştur. Şimdi çevresi değiştiğinden,oluşan yeni çevresi onda bu yumuşaklık, incelik ve güzelliği ortaya çıkarıyor. Ne bu yumuşaklık ve incelik dolayısıyla onun aşırı derecede övüp yüceltmemiz,ne de o sertlik ve katılık dolayısıyla itham etmemiz gerekir. Bu sosyolojizm demektir ve doğrudur da.
Avrupalıların o zamanlar öncü ulusu olan Fransa'da geçen yüzyılın sonunda bildirilen yeni ülkülere duyulan inancın çılgın coşkunluğundan sonra, beklenene hiç benzemeyen, insanların inancını boşa çıkaran öyle bir sonuç çıkmıştı ki Batı Avrupa tarihinde belki de hiçbir zaman bu denli hazin bir dönem yaşanmamıştır. Dikilen putların bir anda
Sayfa 1070 - 1071 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Ne yazık ki deneyimlerimiz kişinin, ne kadar topluluğa üye olursa olsun, içindeki insanın hep aynı kaldığını göstermiştir. Çevresi ona ancak kendi çabası ve acısı ile elde edebileceği şeyi bir armağan gibi veremez. Aksine, elverişli çevre koşulları her şeyi dışardan bekleme eğilimini sadece güçlendirir hatta dış gerçeklerin sağlayamayacağı dönüşümü, yani insanın iç dünyasında gerçekleşen köklü bir değişimi bile dışardan bekleme eğilimini arttırır.
Dış dünya ile bağlantısı olmadığı sürece ideal bir toplum, geçerli bir toplum olabilirdi. Pala'da kurulan sistem aşağı yukarı 1905 yılına kadar geçerli ve gerçekçi sayılabilir. Ama sonra, bir kuşak bile değişmeden dünyanın çehresi değişti.
Sayfa 72 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
528 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.