«Neyse ki bu akşam geliyorsun Jonás. Kara kedi ve ben gelmen için bir an önce akşam olsun istiyoruz. Gündelik hayatımızı özlüyorum, iyi ki geliyorsun.»
gün... kara bir defter gibi durgun
ben durgunluğun mor atına binerim
bu sözlerde gizli bir sapkınlık olsa gerek
ben yoksa neden kendimi kudurdum
uludum böğürdüm hayata imrenerek
ARADA
Her şey araya giriyor, aradan çıkıyor
Arada çocuklar doğuyor, büyüyor, yürüyor
Arada evler, evlenmeler, ölümler duruyor
Arada yaz kış bahar, dünya dönüyor.
Her şey arada oluyor arada bir, bir arada
Aralarda akla kara, bulmak arayı arayı
Bir eldir aralar, açar bir kapıyı usulca
Açıksa aralar, kapanır ne iyi!
Kara
Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım; sen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın!
Kapattım ucu kıvrılı yerinden bir defteri bir Defter adınla hükümlü şimdi
Sen kendinin neşteri, pası, kilidi
Gençliğin kendine savurur seni esmersin, Cehennemin dibinde doğmuşsun baban iki karılı evlerde, erkenlerde bekler seni
Sen, feodalizmin kara dilberi
Gündüzün gölgesindeydi sevgi
Gölgesinden gündüzlerin iklimler geçti sesin şimdi "kanayan bir gül gibi": kangren
Garaudy’nin düşünce iklimine dalmak bir “cumartesi yazısı”nın hacmini aşar. Düşünceleriyle atbaşı giden onun eylemci yanı genellikle ihmal edilir. Fransa’da adeta tek başına Siyonizm’e, siyonistlerin Filistinlilere karşı yürüttüğü kara-propagandaya karşı medyada, lobilere meydan okuyarak mücadele etti. Hatta yazılarından dolayı mahkum oldu. Filistin onun en önemli davalarından biriydi. Kudüs doğumlu bir Filistinli olan eşi gibi Filistin de onun hayatının bir parçası oldu. Filistin mücadelesine Avrupa’da destek veren bu denli güçlü bir soluk yok gibidir.
Okula gitmek istemiyorum, diyorum. Sonra sabah oluyor ve okula götürüyorlar beni. Hiç gülemiyorum, önüme bakıyorum, ağlamak istiyorum. Sırtımda askerler gibi koca bir çanta, yokuş yukarı çıkıyorum, gözüm yokuşu çıkan
küçük ayaklarımda. Her şey çok ağır, sırtımdaki torba, midemdeki sıcak süt. Ağlamak istiyorum.
Okula giriyorum. Bahçe kapısı demir ve kara, kapanıyor. Anne bak ben içeride kaldım, ağlıyorum.
Sonra sınıfa gidip oturuyorum. Dışarıdaki bulut olmak istiyorum.
Kalem, defter, silgi; kahrolsun hepsi!