Senin adın ne? Adım,öğle uykularının üstünü örten kumru sesi onun ağzında:Rânâ ! Ne güzel bir isim Rânâ !
Vucud-ı elfaz (Sözlerin varlığı) Adem-i mana (Anlamın yokluğu) Bekle dânâ (Bilgili kişi bekle) Ölüm Rânâ (Ölüm güzel) Eder ikaz (İkaz eder)
Reklam
"Katoliklerin Endülüs'e bu kadar kafayı takmaları, her şehri indirip Elhamra'ya dokunmadan almaları, teknolojiyi ele geçirmek için Müslümanlara zulmedip sonra da yakmaları..."
"Manevi yolculuk mümkündür, ruhun yolculuğu."
Seyyide el-Hurra.
Mateo'nun sorduğum sorular üzerine verdiği detaylardan İspanyolca, Portekizce konuşabildiğini, o dönem Akdeniz'de meşhur olan korsanlarla, Barbaros dahil, mektuplaştığını ve hâli hazırda donanmasıyla beraber büyük bir askerî gücü olduğunu da öğrenmiştim. Sıfırdan bir şehir inşa etmiş, halkını zenginleştirmiş, üstelik 1500'lerin başı gibi denizciliğin altın çağı olan bir zamanda Akdeniz'de söz sahibi olmuştu. Ve adını bilen yoktu.
Reklam
Ah, keşke bizim modern dünyamızda da kitap, Orta Çağ'da görüldüğü kadar değer görüp varlığı bu kadar sevinçle karşılansaydı.
Tarık Bin Ziyad'ı düşündüm. Cesur, başına buyruk, idealist, mükemmeliyetçi komutan. 711 yılında ordusuyla İspanya'ya çıkar çıkmaz donanmasını tamamen ateşe vermiş ve askerlerine geri dönüşün olmadığını söylemişti. Bunu büyük bir fetih hareketi takip etmiş İspanya'da fetihlerine ara vermeden, emir aldığı Sultan tarafından sürgüne gönderilene kadar devam etmişti. Öyle ki buraya hâlâ Cebel-i Tarık Boğazı deniyordu. Tarık'ın Dağı.
Allah en doğrusunu bilir. Bizler gücümüzün yettiğince elimizden geleni yaparız yalnızca.
Fizikçi Pierre Curie'nin sözlerini düşünüyordum: "Endülüs'ten bize otuz kitap kaldı, atomu parçalayabildik. Eğer yakılan bir milyon kitabın yarısı kalmış olsaydı, çoktan uzayda galaksiler arasında geziyorduk."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.