“Koskocaman bir kovaya düşmüş minik bir su damlası gibiyim sanki. Kendini görünmez hissetmek zaten yeterince berbatken ruhuna bir daha hep böyle kalacakmışsın hissinin kazınması daha da berbat bir şeydi.”
Zamanın her damlası, sevincin bir ölüm ânıdır, uçuşan her toz zerresi, gömülmüş bir hazzın mezar taşıdır. Şu sonsuz evrenin her noktasına ölüm kendi hükümranlık mührünü basmıştır. Atomların her birinde umutları yıkan şu yazıyı okuyorum: Geçti!