mafsal 1. ► eklem: "İçtima bitince güçlükle, yavaş yavaş ayağa kalkarlar. Mafsallarındaki çıtırtılar sezilir." - Orhan Seyfi Orhon 2. Birbirine bağlanmış parçaların her yönden dönmesini sağlayan bağlantı ögesi.
çarnaçar 1. ► ister istemez: "Yenge hanıma söylemek ayıbıma gidiyor, çarnaçar size başvuruyorum kızım." - Attilâ İlhan 2. Çaresiz bir biçimde: "Karışık bir hadiseler ağının, zıt fikirler örgüsünün içine düşeceğini pek mükemmel bilen Mümtaz, çarnaçar tecrübeye katlandı." - Ahmet Hamdi Tanpınar
Reklam
andaç 1. ► ajanda. 2. ► hatıra: "Alabalıkları dağ köylüleri ırmaktan tutar getirirlerdi. Yanında andaç diye bir kâse dolusu dağ çileği yahut badem sunarlardı." - Ayla Kutlu 3. ► yıllık. 4. Bir yerde geçirilen süreyi anımsamak için düzenlenen fotoğraflı kitapçık.
bakar kör 1. Gözleri sağlam göründüğü hâlde göremeyen. 2. Baktığı hâlde etrafını göremeyen, gördüğünü fark edemeyen, çok dikkatsiz (kimse): "Bakar kör olursan rahat edersin ama sağı solu merak ettin mi, gözlerini kaydırandan hiç hoşlanmaz." - Zeyyat Selimoğlu
karıncaezmez 1. Çok merhametli, ince duygulu (kimse); karıncaincitmez. 2. Yavaş hareket eden.
1940'lı yıllarda Diyarbakır'da doğmuştu. 1. 60 metre boyla­rında, 56 kilo ağırlığındaydı. Anadili Kürtçe'nin yanı sıra Türkçe'yi de iyi bilirdi. Gençliğinde çok yakışıklıydı. Her zaman bıyık uzatır, pantolon, yelek, ceket giyer, başına da kasket takar­ dı. Son dönemlerde epey yaşlanmış, zayıflamış, hafiften kam­burlaşmış, saçları önden biraz seyrekleşmişti. Ceketini omuzuna atar ya da elinde taşırdı. Öyle yapmasının nedeni, kavgaya girdi­ ğinde, omuzunda ya da elinde taşıdığı ceketini sol eline sarıp hasmının bıçak darbelerini savuşturmak içindi. Tespih kullan­ mayı severdi. Devamlı şarap içer, genelde de sarhoş dolaşırdı. Ramazan ayları dışında ayık olduğunu gören hiç olmamıştı. Çok cesur biriydi. Kimseden korkmazdı. Saldırgan
Sayfa 20 - Lis Basın Yayın 2009Kitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.