Özetlemek gerekirse: Bilinçaltımız kendi ölümümüz fikrine geçit vermemektedir, yabancılara karşı cinai eğilimler beslemektedir, sevdiklerimiz karşısında ikiye bölünmüş durumdadır yani kararsızdır, tıpkı ilkel insan gibi. Fakat ölüme karşı olan geleneksel ve kültürel tavrımızda bu ilkel durumdan ne derece uzaklaşmışızdır acaba. Savaşın bu bölünmeyi
Her varlık için en değerli, en yüksek varlık kendininkidir. Başka varlıkların değerlerini kendi varlığını temel alarak ölçer, ona göre yargılar verir. Bu temel ve ölçü olmadıkça hayal gücümüz iş göremez. Başka bir çıkış noktası da yaratamaz. Kendimizin dışına, ötesine gidemeyiz. Bu yüzden insanlar şöyle düşünmüşler: Varlıkların en güzeli insandır. O halde Tanrı onun şeklindedir. Kimse erdemsiz mutlu olamaz, erdem de aklın dışında değildir; akılsa insandan başka varlıkta yoktur. O halde Tanrı insan biçiminde olacak. Ksenophanes bunu pek hoş anlatır; der ki: Eğer hayvanlar da tanrılar icat ediyorsa - ederler a - onları kendilerine benzetip, övünürler. Niçin, mesela, bir kaz şöyle düşünmesin: “ Evrende her şey benim içindir. Toprak, üstünde yürümeye yarar; güneşin işi bana ışık tutmak, yıldızların işi hayatım ve talihim üzerinde etkili olmaktır. Rüzgârlar, sular bana filan rahatlığı sağlar. Bu gökkubbe benim kadar hiç kimseyi kayırmaz. Ben evrenin gözbebeğiyim. İnsanoğlu benim yiyeceğimi içeceğimi arayıp buluyor. Oturacağım yeri yapıyor. Bana hizmet ediyor. Buğdayı benim için ekip biçiyor. Gerçi beni kesip yiyor, ama bu işi kendi eşlerine de yapıyor. Ben de insan oğlunu öldüren, yiyen kurtları yiyorum.”
Reklam
-"Kesinlikle " ,der Wunderlich. "Hayvanlar salgılarını gizlemezler, açıkta cinsel ilişki kurarlar. Utanmaları yoktur, diyoruz: Onları bizden farklı kılan bu. Yine de temel fikir kirlilik. Hayvanların pis alışkanlıkları vardır, bu yüzden dışlanırlar. Utanç, kirliliğin utancı insanları biz yapan şeydir. Adem ile Havva: ilk insan efsanesi. Bundan önce hepimiz tıpkı hayvanlar gibi yaşıyorduk." -"Ama o onları yiyoruz" . Norma'nın sesidir bu. "Onlarla karışıyoruz. Onları sindiriyoruz. Onların etini kendi etimize dönüştürüyoruz. Dolayısıyla mekanizma böyle de işliyor olamaz. Yemediğimiz belli türde hayvanlar var. Kuşkusuz , kirli olanlar onlar , yoksa genelde hayvanlar değil."
Sayfa 106Kitabı okudu
Evrenin Genişlemesi Üzerine
“Benim durmadan gördüğüm kabus budur: Acaba biz de evrenin, bir zamanlar erişime sahip oldugumuz bazı temel parçacıklarını kaçırıyor olabilir miyiz? Kozmik tarih kitabinin hangi bölümleri “erişime kapatılmıştır"? Teorilerimizde ve denklemlerimizde bulunmayıp bizi asla bulamayacağımız cevaplar için el yordamıyla arayışa sokan seyler nelerdir?”
“… bu hayatın üstesinden gelebilmek için kim bilir kaç kez ölü taklidi yapmıştım, hatta ölü taklidi yapmanın temel yaşam ilkelerimden biri olduğunu bile söyleyebilirim.”
"Umutsuzluğa düşmek" ise bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile. Yalnız yasak değil ayıptır da. Çünkü devrimcinin kendisi, insanlığın yarını ve umududur. Bir kural, bir ilkedir bu. Namussuzluğun, alçaklığın egemen olmadığı, soylu, güzel ve onurlu bir dünya, bu temel ilke üzerinde kurulur. Bu bayrak, yüreğime delikanlıyken çekildi. Şimdi kırkı aştım, her an daha zorlu bir rüzgår ile atardamarımı doldurmakta: "... Biz ki, yarınıyız halkın Umudu, yüzakıyız Hıncı, namusu... Şafakları, Taaa şafakları Hey canım, Kalbim, dinamit kuyusu..."
Sayfa 173 - Ahmed Arif ve Şiiri Üzerine - Ahmed Arif'le Bir Konuşma/Umutsuzluk Yasak, Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.