Osmanlı Devleti’nin “yükselme” döneminde, dinsel iktidar da siyasal iktidara -yani padişaha- bağlıydı. Ama ne zaman ki durum tam tersine döndü ve siyasal iktidarın güç yitirmesinden yararlanan dinsel güçler etkisini artırdılar; din, toplumun çağa ayak uydurmasını engelleyen bir kurum görünümü kazandı. Örneğin Gutenberg’den birkaç yıl sonra
Sayfa 169 - 170, Kırmızı Kedi Yayınevi, 1. BasımKitabı okudu
Osmanlı’da devlet, dini de içine alan, kuşatan büyük bir dairedir... Osmanlı’da herşey devlet içindir, din de devlet içindir. İran’da ise böyle gelişmiş bir bürokrasi kurumu olmadığı için, böyle bir devlet, yani üstün siyasi otorite bilinci ve kültürü de oluşmamıştır. Safevilerde ve sonrasında İran’da bürokrasi daima şahın ve nüfuz sahiplerinin şahsi memurlarından ibaret kalacaktır.
Reklam
İran-Türkiye farkı İran devrimi nedir? Modernist şah diktatörlüğüne karşı ulema liderliğinde halk ayaklanmasıdır. İran ile Türkiye arasındaki farklılıkta üç faktör belirleyici olmuştur: Siyasi otorite: Meselenin temelinde Şiiliğin siyasi otoriteyi gayri meşru görme şeklindeki kuvvetli eğilimi vardır. Osmanlı’da ise Sünnilikteki “ülül-emre
Herkes devleti âli Osman için var!
Ahmet Yaşar Ocak göre; Osmanlı’da devlet, dini de içine alan, kuşatan büyük bir dairedir... Osmanlı’da herşey devlet içindir, din de devlet içindir.
Osmanlı devletinde dini hukuk, şeriat tabii başta gelir, fakat Osmanlılarda ayrıca siyasî ve İdarî tamamen hükümdarın iradesine bağlı kanunlar var, bunlara kanun ve kanunname deniyor. Kanunname, 16. yüzyıl sonuna kadar dine dayanmayan, örfî kuralları kapsar. Yani, Osmanlı’da iki türlü hukuk vardı. “Din ve Devlet”, “Şeriat ve Kanun” terimleri bu ikiliği yansıtır. Türk tarihinde, çok eskiden beri şeriatın içermediği durumlara karşı devletin koyduğu kurallar vardı; görüyorsunuz, bizde laisizmin tarihi çok eskidir aslında. Bu 16. yüzyıldan sonra değişti, aynı meseleleri şeriata uydurmaya çalıştılar, yani devletin şer’îleşmesi sonradan ortaya çıktı.
Sayfa 134 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
...kaynağını Batı pozitivizminden alan Kemalizm'in de Osmanlıda bir öncesi vardı: Bu, Osmanlı bürokratının pragmatizmi ve nispi laikliği idi: Osmanlı devlet adamlarının, İmparatorluğun kurumsal temellerini güçlendirmek için bir reform politikasına ihtiyaçları olduğunu anlamalarına imkan vermiş olan bu pragmatizmdi. Onlara, askeri okulların programlarına "pozitif bilimler"i (fen ilimleri) koyduran da aynısıdır. Atatürk'ü ve onun kuşağını bu okullar yetiştirmişti. Daha sonra Atatürk laikleşme modelini eğitimin tümüne yaydı ve "pozitif bilimler"i Türklerin geliştirmeleri gereken ideal bilgi türü haline getirdi.
Reklam
33 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.