Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Allah'a ve ona ortak veya şefaatçi olarak gördüğü putlara ise inanmakla birlikte bu güçler, hayatında merkezi bir öneme sahip olmayan, başka bir ifadeyle hayatı yönlendirmeyen, pratik hayatta yansıması olmayan unsurlardı.
Günümüzde sadece isimleri değişmiş gibi.
O dönem insanın önem verdiği temel hususlar ;hayatı, ait olduğu kabile içindeki yeri, kabiledeki değerler ve benzeri unsurlardı.
Reklam
Zira cahiliye dönemi insanının dünya görüşü insan merkezli idi.
Cahiliye dönemi insanları Allah'a inanmakla birlikte çeşitli putlara ve unsurlara da inanmakta ve tapmakta idiler. Başka bir ifadeyle, tanrılar hiyerarşisinde en üst konumu Allah'a vermekte, fakat onun altında yer alan çeşitli tanrılara da inanmaktaydılar.
Anlaşılacağı üzere evrendeki düzen ve mükemmellik, ayrıca Kur'an'ın evrene ait parçalara sürekli göndermede bulunması, evrenin merkezinde Allah'ın olduğunu, en küçük zerreden en büyük cisme dek bütün varlıkların ona işaret ettiğini göstermektedir.
Özetle, Kur'ân'ın evrene ait parçalardan söz ederken olayların nasıllığı boyutu ile hemen hiç ilgilenmemesi ve özellikle nedeni üzerinde durması göstermektedir ki, evrenle ilgili verilen bilgiler, insanın yaratılmışlara bakarak yaratıcının yaratıcılığını kavraması, başka bir ifadeyle düşünsel olarak madde aleminden mana alemine geçiş yapabilmesi için bir araçtan/bir köprüden öte anlam taşımamaktadır. Bu çerçevede amaç, insanların öğüt ve ibret almaları olarak belirginleşmektedir.
Reklam
Kur'an-ı Kerim, kendi yaratılış şifrelerini çözmeye çalışmayan, dolayısıyla da kendisine ve kainata bakma yeteneğini kaybeden ve inanmamakta ısrar edenlere evrendeki ayetlerin etki etmeyeceğini ifade eder. De ki: "Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)" Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.(Yunus, 10/101)
İnsanlar Allah'ı görmezden gelir, unutur veya ona isyan ederler. Zira onlar, tabiatı ve tabiatta meydana gelen olayları kendi kendine yeterli görmeyi tercih ederek, tabiatla ilgili sorulabilecek soruların tümünü tabiatın kendi içerisinde cevaplamaya çalışırlar. Dolayısıyla, evrenin ve içerisindeki varlıkların bir işaret olduğunu anlamazlar. Bu yaklaşımdaki birçok tabiatçıya göre kainat, kendisinden öteye işaret eden bir alan değil, nihai hakikatin bizzat kendisidir. Kur'an-ı Kerim'de bu bakış açısına sahip kimselerle ilgili olarak şu ifadeye yer verilmektedir: "Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar." (Câsiye, 45/24)
Montgomery Watt'ın da ifade ettiği üzere, Allah’a atfedilen insana özgü(anthropomorphic) ifadeler, bütün yönleriyle Allah'ı tanıtıcı değil, çağrıştırıcı bir özelliğe sahiptir. Yani, bilinmeyen, gayba ait alan;bilinen kelime ve kavramlarla anlatılarak insanın anlama düzeyine yakınlaştırılmış olmaktadır...
Kur'an'ın öğretisinde Allah konusunun işleniş biçimi bütünüyle uygulamaya yöneliktir.
222 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.